Konuşmaya, konuşmamaya, konuşamamaya dair…
Konuşmak, aklımızın ermeye başladığı zamanlardan itibaren ailelerimizden başlamak üzere içinde bulunduğumuz topluma göre şekillenen bir özelliğimizdir. Önceleri çok fazla farkına varamasak da yaşımızla birlikte ilerleyen ve zamanla becerebildiğimiz takdirde dilimizin ucuna gelen her şeyi değil de uygun olanları ifade edebilmenin karşılığıdır da. Bazılarına göre de insanların çok uzun bir süre dayanamayacağı yegâne ihtiyaçlarındandır.
Konuşmak, insanlara Allah tarafından verilmiş bir yetenektir. İnsanlar konuşmak suretiyle birbirleriyle anlaşabilirler. Düşüncelerini, herhangi bir konudaki görüşlerini öncelikle konuşarak anlatırlar. Bizim toplumumuz muhabbet etmekten, sohbet ortamlarından oldukça fazla keyif almaktadır. Ancak konuşmayı yalnızca muhabbet veya sohbet ile ifade etmek de çok anlamlı değildir. İnsanlar sohbet ortamlarında düşüncelerini ifade etmekten ziyade hoşlarına gidecek şeyleri daha çok konuşurlar. Ne yazık ki bu tür konuşmalar dedikodu tarzında da olabilen konuşmalardır.
Konuşmanın en kötü hallerinden birisi gerekli gereksiz her konuda, herhangi bir bilgi sahibi olmadan bir şeyler söylemek olmalıdır. İnsanların böyle bir davranışta bulunma gereğini hissetmelerinin sebebi benim çoğu zaman anlayamadığım hususlardandır. Konuşanı dinlemek, konuşulanı anlamak, konuyla ilgili anlaşılamayanları sormak muhakkak ki gereklidir. Konuşmuş olmak için yapılan bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmak ve söylenenleri anlamaya çalışmak sanırım büyük bir zulme uğramakla eşdeğer olsa gerek!
Toplumumuzda okuryazar oranı çok olsa da, okuyan ve yazanın az olmasından dolayı birilerine bir şeyler anlatmak ancak konuşmak ile olabilmektedir. Konuşmak, böylesine önemli iken insanların birbirleriyle konuşmaması toplumun yabancılaşmasına sebep olmaktadır. Her ne suretle olursa olsun insanların birbirleriyle konuşabilmek için mümkün olduğunca fazla gayret sarf etmesi gereklidir. Konuşmak, insanların kendilerini ifade edebilmelerinin en önemli aracıdır.
Konuşmamak ise konuşmak isteyen bir kimseye verilebilecek en kötü cevaptır. Bir insanın başka bir insanla konuşmamasının farklı sebepleri olabilir. Her ne sebeple olursa olsun insanlar konuşmama isteklerini bile en çok konuşarak bildirirler. Konuşma ile verilen cevabı vücut lisanı ile verilen cevap takip etmektedir.
Konuşmak, bulunulan topluma göre değişik biçimlerde şekillenebilmektedir. Buradaki konuşma şekillenmesinden kastettiğim başka bir anlam yüklenmeden yalın halde yapılan konuşmadır. Bazı yerlerde kelimeler kısalmakta, bazı yerlerde vurgular ve ses tonları değişmekte, bazı yerlerde açıklayıcı olurken bazı yerlerde ise emir tarzında kısa kelimeler ve cümlelerle olabilmektedir. Her ne şekilde olursa olsun anlaşma sağlanabiliyorsa da konuşurken en fazla dikkat edilecek hususlar anlatılmak isteneni tam olarak ifade etmek için kelimeleri özenle seçerek kullanmak ve ses tonuna dikkat etmek olarak belirtilebilir. İnsanlar kendilerine yüksek sesle konuşanları, konuşurken bağıranları çok dikkatli dinlemezler.Belki bazı kelimeleri akıllarında tutarlar. Her ne kadar tane tane konuşsalar da gereksiz ayrıntılardan bahsederek konuşmayı uzatanlar da çok fazla umursanmazlar.
Hiç düşündünüz mü bilmem ama muhakkak karşılaşmışsınızdır, insanların konuşması gerektiği halde konuşamadığı haller vardır. Mesela çok üzgünken konuşması çok zordur insanların. Kelimeler dökülmez dudaklarının arasından, belki de en zor halidir bu konuşmanın, daha doğrusu konuşamamanın! Bir şeyler söylemek zorunda olup da söyleyemediği zamanlar vardır insanın, dilinden parçalanmış kelimeler nefes aralarında yarım yamalak karışarak çıkarken, gözyaşları dökülür yanan kalbinin üzerine ve söyleyemedikleri sözler yüzünden her damlasında derinden sızlatır düştüğü yerleri. Konuşamamanın temelinde muhtemelen hüzün vardır bu yüzden…
Konuşmak üzerine ciltler dolusu kitaplar yazılabilir. Keza konuşmamak ve konuşamamak üzerine de! Ama asıl olan şudur ki insanlar meşru ölçüler çerçevesinde birbirleriyle konuşmalıdır. Hele insanlar konuştuklarını konuşmadan önce düşünüp, ölçüp, biçip, tartarak konuşurlarsa muhtemelen bazı anlaşmazlıklarda ortadan kalkmış olacaktır. Yazmak, konuşmaktan daha güç ama çok daha fazla anlam yüklüdür. Yazarmış gibi konuşursa insanlar sanırım hayat daha güzel olacaktır.
Umarım konuşmuş olmak için konuşmamışımdır. Takdir, konuşurmuş gibi yazmaya çalıştığım bu yazıyı okuyarak birkaç dakika da olsa zamanını ayıran değerli okuyucularındır.
Selam ve muhabbetlerimle…