ALLAH'A TESLİM OLMUŞ BİR ANNE " HZ. HACER '' KİMDİR ?
İbranice de Hagar olarak geçen Hacer kelimesinin anlamı 'kaçma, kaçış' anlamlarına gelir. Grekçede Agar, Arapçada hem Acer hem de Hacer şeklinde telaffuz edilmektedir.İslam kaynaklarında Acer diye kaydedilen kelime Hacer olarak meşhur olmuştur (Tecrid Tercemesi 6, 520)Arapça olmayan Acer’in kökü bilinmemektedir.Hacer ise 'Terketmek, hicret etmek, şirkten uzaklaşmak,emsalinden üstün olmak anlama gelen hecr köküne ait olabileceği gibi Güney Arabistan’da bir yerleşim merkezi olan Hecer’le de alakalı olduğu düşünülmektedir.
Tevrat kaynaklarına göre, Hz. Hacer Mısırlı bir cariyedir.Hz. İbrahim ve eşi Sare, Kenan diyarında (Filistin) kıtlık olunca bir süre kalmak için Mısır’a giderler. Mısır’a vardıklarında Firavun Sare’nin güzelliğini duyup onu sarayına kötü niyetle aldırır. Sare’nin Hz. İbrahim’in eşi olduğunu ve onların sıradan insanlar olmadıklarını anlayan Firavun Sare'yi geri gönderir. Firavunun Hz İbrahime hizmet etmesi için verdiği cariyelerin içerisinde Hz. Hacer de bulunmaktadır.Tevrattaki tahminlere göre Hz. İbrahim 100, oğlu İsmail 14 yaşındadır.Sare Hz. İshak’ı dünyaya getirir. İshak’ın sütten kesilmesi münasebetiyle verilen ziyafet sırasında İsmail İshak’a gülünce Sare kızar ve Hz. İbrahim'e, 'Bu Hacer'i ve oğlunu dışarı at; çünkü bu Hacer'in oğlu benim oğlumla, İshak ile beraber mirasçı olmayacaktır' diyerek onları kovmasını ister. Hz. İbrahim ise bunu doğru bulmaz. Ancak Allah da aynı şeyi emredince ekmekle su tulumunu Hacer’in omuzuna yükler, çocuğu da yanına verip gönderir. Hacer oğluyla birlikte Beer-şeba çölüne gider. Su tükenince çocuğu bir çalı dibine atar.Onun ölümünü görmemek için de bir ok atımı mesafeye giderek ağlamaya başlar.Bunun üzerine Allah meleklerini göndererek Hacer’e korkmamasını söyler. Allah Hacer’in gözlerini açar ve bir su kuyusu görür. Kuyudan su çekerek çocuğa içirir. Daha sonra Paran çölüne yerleşen Hacer oğlu büyüyünce ona Mısırlı bir kadın alır. Tevrat’ta Hacer’in daha sonraki hayatı ve ölümüyle ilgili bilgi yoktur. Tevrat’a göre İshak’ın doğumu sırasında İsmail’in on dört yaşına bastığı ve sürgün olayının İshak’ın sütten kesilmesinden sonra vuku bulduğu dikkate alındığında bu olay sırasında İsmail’in on beş veya on altı yaşında olması gerekir. Halbuki Tevrat’ın sürgün hadisesini anlatan bölümünün İsmail ile ilgili ifadeleri onun en çok beş altı yaşlarında bir çocuk olduğu kanaatini vermektedir. Bu durum metin tenkidi bakımından Tevrat’ta izahı güç bir meseledir.
İslami kaynaklara gelince; Hacer’in Mısırlı ve Kıbti krallarından birinin kızı olduğu belirtilir. Babasının Menfis halkından ve oranın kralı bulunduğu nakledildiği gibi, Hacer’in Hz. İbrahim’in Mısır’a varışında iş başında bulunan firavunun cariyelerinden olduğu da rivayet edilmektedir (Taberî, I, 245). Onun Ümmülarab’dan (Ümmülarik) veya Yaḳ denilen köyden yahut Nil yakınındaki Ensına kasabasının bir köyünden olduğu da rivayet edilmektedir (İbn Hişâm, I, 6; Aynî, X, 16). Ebu Hüreyre'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber, Hz. İbrahim’in eşi Sare ile birlikte zalim bir hükümdarın hüküm sürdüğü bir şehre geldiklerini, hükümdarın Sare’ye göz koyduğunu, fakat Allah’ın onu koruduğunu, sonunda da bu melikin Sare ile birlikte Hacer’i de kendisine vererek geri gönderdiğini bildirmektedir (Buhârî, “Büyûʿ”, 100; “Hibe”, 28, 36). Diğer taraftan Resûl-i Ekrem(s.a.v)şöyle buyurmuştur: "Mısır’ı fethettiğinizde halkına iyi davranın; çünkü onlara karşı ahdimiz ve onların bizimle akrabalığı vardır” (Müsned V. 174) Bundan dolayı mısırlılar Hacerin çocukları ifadesi kullanılmaktadır ve yahudi olmadığı için yahudilerde Hz. Hacer'in soyundan geldiği için kabul etmemektedirler. Sare ise Yahudi olduğundan Yahudiler, Anne Yahudi olduğu zaman doğan çocuğun direk Yahudi olduğunu kabul ederler. Halbuki ikisi de Hz. İbrahim'in evlatlarıdır.Konuya dönecek olursak, Hz İbrahim’in uzun süre çocuğu olmamıştı. Bundan dolayı zaman zaman Allah’a yalvarmış ve, 'Rabbim bana salihlerden olacak bir evlat ver!'(Saffat suresi 100. ayet) şeklinde dua etmiştir. Sare kocasının evlat hasreti çekmesine üzülmüş ve ona Mısır’dan getirdiği cariyesi Hacer’i ikinci eş olarak takdim etmiştir. Bu evlilikten İsmail dünyaya gelmiş, fakat Sare onun doğumundan sonra Hacer’i kıskanmaya başlamış, bir müddet sonra da kocasından Hacer’i ve oğlunu evden uzaklaştırmasını istemiştir. Bunun üzerine bir süre tereddüt gösteren İbrahim, Allah’tan aldığı emir üzerine Hacer ile oğlunu evden uzaklaştırmış ve onları Mekke’ye Kabe’nin bulunduğu yere götürmüştür. O sırada tamamen ıssız olan Mekke’nin kupkuru vadisine getirilen Hacer İbrahim’e, “Bizi hiçbir ekinin bitmediği ve kimsenin yaşamadığı bu vadiye bırakıp gidecek misin?” diye sormuş, İbrahim de bunu Allah’ın emriyle yaptığını ve böyle yapmaya mecbur olduğunu söylemiştir. Allah emretti ise emrine amadeyim dercesine kabüllenmiştir. Bununla birlikte oğlunu ve karısını bu ıssız yerde adeta ölüme terketmek İbrahim’e çok zor gelmiş ve Allah’a şöyle dua etmiştir: “Ey rabbimiz, ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben neslimden bir kısmını senin Beytülharam'ının (Kabe) yanında ziraat yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. Sen de insanlardan bir kısmının gönlünü onlara meylettir ve çeşitli meyvelerle onları besle ki sana şükretsinler” (İbrahim suresi, ayet 37 ).Hacer, ıssız Mekke vadisinde İbrahim’in bırakmış olduğu az miktardaki su ve erzakın tükenmesi üzerine İsmail’in susuzluktan ölmesinden korkarak telaşlanmış, çaresizlikten Safa ile Merve tepeleri arasında yedi defa gidip gelmiş, bu sırada oğlunun bulunduğu yerden zemzem suyunun çıktığını görmüş ve bu vadide kendisine su ihsan eden Allah’a şükretmiştir. Hz. Peygamber,"Allah İsmail’in annesine rahmet etsin. Eğer suyun önünü kapamasaydı zemzem akıp giden bir ırmak olurdu” demiştir (Buhari,Enbiya',9).İsmail’in büyüme sinden sonra Allah’ın İbrahim’den onu kurban etmesini istemesi ve İbrahim’in bu emri yerine getirmeye çalışması üzerine şeytan tarafından kandırılmak istenen Hacer durumu tevekkülle karşılayarak şeytanın vesvesesine kapılmamış, İsmail'in kurban edilmek istenmesine rıza göstermiştir.
Hacer çevreden gelenlerle beraber Mekke’de yaşamış, orayı imar etmiş, Hac ve umre ibadetlerin vacip hükmünde olan safa ve Merve arasında say yapma hüküm olarak kayda geçmiştir.Hz.Hacer doksan yaşında vefat ederek Hicr'e defnedilmiştir. Tüm mü'mine Müslümanların Hz. Hacer gibi Allah'a teslimiyeti örnek almaları dileğiyle. Selam ve dua ile…