BEY'ATÜ'R-RIDVAN (RIDVAN BİATI) NEDİR - 1 -
Allah Resulünün dünyaya teşrifinden Refik-i alaya kavuşma anına kadar bir çok olaylar cereyan etmiş, bazılarında da İslam davasına mihenk taşı olacak konular zuhur etmiştir. Bu antlaşma Kur’an’da da teyid edilen Hz. Peygamberin en büyük siyasi zaferidir. Rıdvan(razı olma) biatının yapıldığı ve akabinde Hudeybiye Barış Antlaşması’nın gerçekleştiği olaydır. Bu anlaşma ile ilk kez müşriklerin ve Mekke’lilerin, Müslümanları devlet statüsünde kabul etmek zorunda oldukları aşamaya gelmiş olması dolayısı ile ehemmiyeti fevkaladedir.
Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yapılmış, Allah Resulünün bizzat katıldığı savaşlara gazve adı verilir. Bizzat katılmadığı ordunun başına komutan atayarak gönderdiği savaşlara da seriyye adı verilirdi. Bu seriyyeler, küçük çapta operasyonlar için gönderiliyordu. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında Tüm çatışmalar da genel olarak başarısız olan müşrikler,hala kin gütmeye ve düşmanlık etmeye devam ediyorlardı. Mekke’nin fethinden iki yıl önce, hicretin 6. yılıydı. Zilkade (Mart 628) ayının başında Hz. Peygamber gördüğü bir rüya üzerine (Fetih suresi 27 ayet) Ashabı ile yapmış olduğu istişareler sonucu 1400 bazı kaynaklara göre de 1500 ashabıyla birlikte umre yapmak için Medine’den çıkarak şehre 11 km uzaklıkta bulunan Zülhuleyfe ismi verilen büyük Mikat sınırında ihramlarını giyip umreye niyet ederek Mekke’ye hareket ettiler. Mekke’ye 17 km. mesafede bulunan Hudeybiye denilen yerleşim yerinde ve aynı isimle anılan su kuyusunun yanında konakladılar. Bunu haber alan Mekkeli müşrikler Müslümanların şehre girmesine engel olmak için Hâlid b.Velîd (Müslüman olmadan önce) kumandasında 200 kişilik bir süvari birliği hazırladılar. Hz. Peygamber kimseyle savaşmak istemediklerini, yalnızca umre için geldiklerini ve yanlarında getirdikleri develeri kurban edip döneceklerini mekkelilere bildirmek üzere Hırâş b. Ümeyye el-Kâ‘bî’yi Mekke’ye gönderdi. Kureyşliler Hz. Peygamber’in elçisini dinlemediler. Elçi kureyşlilerden canını zor kurtardı Hz. Peygamberin yanına geldi. Bu defa Hz. Peygamber, Mekkeliler üzerindeki nüfuzu ve akrabalarının çok olması sebebiyle Hz. Osman’ı gönderdi. O da başta Ebû Süfyân olmak üzere Kureyş ileri gelenleri ile görüştü. Ancak Kureyşliler bu ziyarete izin vermeyeceklerini kesin bir dille ifade ettiler. Eğer isterse sadece kendisinin Kâbe’yi tavaf edebileceğini söylediler. Hz. Osman bunu kabul etmeyince Kureyşliler ona çok kızdılar ve kendisini göz hapsine aldılar.Mekke’deki bu gelişmenin Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara Hz. Osman’ın şehit edildiği şeklinde haber ulaşması üzerine Hz. Peygamber müşriklerle savaşmadan oradan ayrılmayacaklarına dair ashabından biat almaya karar verdi. Hudeybiye’deki ikameti sırasında gölgelendiği “ Semure ” denilen sakız veya mugaylân cinsi bir çeşit çöl ağacının altında ashabından, Rıdvan (rızvan (razı olma) biatı veya şecere biatı ile de adlandırılan ve Hz Peygamber ile ashabının, ellerini birbirlerinin ellerinin üzerine koyarak yaptıkları yemindir. rivayete göre; “ölünceye kadar beraber olacaklarını ve Allah Resulünün yanında duracaklarını, savaştan kaçmayacaklarına” (Buhârî, “Meġāzî”, 35 cihad 110),(Müslim, “İmâre”, 67) dair biat yani topluca ashabıyla yeminleştiği olaydır. Umre için Hz. Peygamber ile yola çıkan bütün sahâbîler biat ettiği halde münafıklardan Benî Selime kabilesine mensup Ced b. Kays devesinin arkasına saklanarak biat etmedi. Kaynaklardaki rivayetlerde biat eden sahâbîlerin sayısı 700, 1300, 1400, 1525 ve 1600 olarak gösterilir. Güvenilir kaynaklarda ise 700 rivayeti yoktur. 1400 kişi olduklarına dair rivayet daha yaygındır (Buhârî, “Meġāzî”, 35). Hz. Ömer biat merasimi esnasında Resûlullah’ın elini tutarak ona destek olmuştur. Hz. Peygamber kendi sağ elini Hz. Osman’ın eli kabul ederek sol eliyle onun yerine biat yapmıştır. Daha sonra Hz. Osman Mekke’den dönünce aynı yerde Hz. Peygamber’e biat etmiş ve yalnız başına Kâbe’yi tavaf etmediğini söyleyince Hz. Peygamber onun bu hassasiyetini memnuniyetle karşılanmıştır.
.
Müslümanların Hz. Peygamber’e bağlılıklarını ve onun yolunda ölümü göze aldıklarını gösteren bu biat haberi Mekkelilere çok tesir etti. Hz. Osman’ı ve diğer bazı Müslümanları serbest bıraktıkları gibi elçileri Süheyl b. Amr ve arkadaşlarını Hz. Peygamber’e gönderip Hudeybiye Antlaşması’nı yapmaya mecbur kaldılar. Bu arada Bedir savaşından sonra Müslüman olan Ebû Cendel; müşrikler den elçi olarak gelen Süheyl b. Amr’ın oğludur. Bunu kabullenemeyen Süheyl oğlunu zincire vurmuş, Mekke’deki evinden dışarıya çıkarmıyordu. Hz. Peygamberin geldiğini duyan Ebû Cendel kaçarak Müslümanlara iltica etti. Yalnız anlaşma gereği Mekke’ye geri dönmek zorunda kalacaktır. Hz. Peygamber kendisine ”sabret Ey Cendel. Kurtuluş yakındır”diye teselli etmiştir.Bu sözü ile Hz. Muhammedin Mekke’nin fethinin yakın olduğunu ima ettiği rivayet edilmektedir. Anlaşmayı Hz Ali kaleme almıştır. Antlaşmanın baş kısmına Besmele-i Şerif ve Muhammed Resulullah yazınca, elçi olan Süheyl itiraz ederek “ sana inansaydık sizinle savaşmazdık” dedi. Bunun üzerine Hz Ali ve diğerleri karşı çıksa da Hz. Peygamber Hz Ali’ye yazının yerini göstermesini istemiş ve bizzat kendisi silmiş müşrik elçilerin istediği gibi sadece “Bismillah ve devamında Abdullah oğlu Muhammed diye yazdırmıştır. Süheyl bin Amr ve diğer elçileri ile antlaşma yapılmıştır. Hudeybiye Antlaşması maddeleri özetle şöyledir: Müslümanlar bu sene umre yapmayıp dönecekler. Bir yıl sonra gelecekler ve Mekke’de üç gün kalacaklar. Silahsız gelecekler. İki taraf on yıl savaşmayacak. Müslüman olan bir müşrik medine’ye giderse geri verilecek. Fakat dinden dönüp irtidat eden biri geri verilmeyecek. İki tarafın malına ve canına dokunamayacak. Antlaşma metinleri bunlardan oluşuyordu. Bu maddelere Hz Ali ve diğerleri karşı gelmişler, özellikle Hz Ömer bu anlaşmaya çok sinirlenmişti. Hatta bir ara Hz. Peygambere” sen peygamber değil misin Ey Muhammed” diye çıkışmış. Sonraki zamanlarda söylediği bu sözden ötürü çok tövbe ettiğini, Allah Resulüne karşı sürekli mahcubiyet hissettiğini dile getirmiştir. Çünkü antlaşma Müslümanların aleyhine görünüyordu…
Devamı gelecek hafta.
Sözümüze ve özümüze sadık kalmak dileğiyle..Yazımı okuyan tüm kardeşlerim,Kabe-i Muazzama da dualarımdasınız. Rabbim gönlünüze göre versin. selam ve dua ile… .