EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL !
Hz. Muhammed dünyaya gelmeden iki ay önce babası Abdullah vefat etti ve yetim kaldı. Altı yaşına geldiği zaman Annesi Amine hatun vefat etti ve aynı zamanda öksüzde kaldı. Dört,bazı rivayetlerde beş yıl boyunca Mekke’nin serin yaylalarında yaşayan Süt annesi Hâlime hatun, onun kocası Halis, yanında süt kardeşleri Şeyma, Abdullah, Üneyse ile birlikte çocukluk döneminin bir kısmını geçirdi. Bunlar Hz. Muhammed’e peygamberlik gelince Müslüman oldukları bilinir. Yıllarca çobanlık yaptı. Yılmadı, çocukluğundan itibaren doğru ve dürüstlüğü ile yaşadı ve gençliğinde yaptığı davranışları ile örnek oldu. Bu davranışlarından dolayı Mekke halkı ona “Muhammed-ül Emin” adını verdi. Herkes tarafından sevilirdi. Her kim olursa olsun haksızlığa uğrayan mazlum ve garibe yardım eder onların hakkını savunur, kollayıp korurdu. Kendi akrabaları, hemşerileri ve halkı ona inananlarla beraber zülm etmişlerdi. Aç bırakmışlardı. Bir çoğuna da işkence yapıp şehit etmişlerdi. Nihayetinde Mekke’den düşmanca çıkarmışlar. Allah Resulü Medine'de İslam’ı anlatmış ve yığın yığın insanlar İslam’ı seçerek Yesribi adını Medine şehrine çevirerek bir gül bahçesine çevirmişti. İnsanlar huzurla adil ve güvenli bir şekilde yaşar hale getirmişti. İslâm devletini kurmuş, dinin vecibelerini en iyi şekilde uyguluyordu. .Nihayetinde miladi 630 yılında Mekke’yi fethetmiştir. Bir çok inananları şehit ettikleri, zulmettikleri, Hz. Peygamberi öldürmek için her türlü yola başvurdukları, Mekkelilerin dahil hiç kimsenin burnu dahi kanamadan şehri fethederek sulh ve huzur beldesi yapmıştır.
Hz. Ebû Bekir(r.a)bir gün: “Ey Allah’ın Resulü, saçına ak düştü. İhtiyarladın” deyince Hz. Peygamber; “Beni Hud, Vakıa, Mürselat, Nebe ve Tekvir sureleri ihtiyarlattı” demiştir. Düşünün Alemlere Rahmet olarak gönderilen bir peygamber, öksüzleri Yetimleri korumak için, İslam’ı anlatmak ve yaymak için ayrıca. “Ey Allah’ın Resulü bir peygamberin nikahı altında olarak vefat etmek istiyorum” gibi sebeplerden dolayı bir kaç kadınla evlendiğini bildikleri halde ona hakaret edip kötüleyen ama Müslümanım diyen psikopatlara Allah hidayet versin. Evet konumuza dönecek olursak; Hz Peygamberi, özellikle İhtiyarlattı dediği Hud suresi 112. ayette geçen “... Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırıda gitmeyin… ”özellikle bu ayet olduğu bilinmektedir. Hud suresi, Hz. Hud (a.s)’ın hayatını, Kur’an’ın mucize oluşu, sevap ve cezayı ahiret ile ilgili meseleleri ve birçok peygamberin hayatını, kıssasını, helak edilen bazı kavimleri ihtiva eder.
Aleme rahmet olarak gönderilmiş bir peygamberin Allah’ın emirlerini harfiyen uygulamış ve ona hakkıyla kulluk etmiş, hak hukuk ve dürüstlükten taviz vermemiş Allah’a tam teslimiyetle yaşamış olmasına rağmen, saçlarını beyazlatacak kadar düşünebilen bir peygamber. Acaba Allah’ın emirlerini tam olarak yaşayabiliyor muyum! endişesine giren bir peygamber. Allah’ın kulu ve Hz. Peygamberin ümmeti olan bizler neyimize güveniyoruz da hayatımızı nefesimizi hoyratça harcıyoruz. Emîrlerine uyumuyoruz. Buna rağmen Müslümanın dediği halde İslam’a, Müslümanlara küfreden, peygamberine hakarete varan alçaklıkları yapan ve onun sünnetini inkar edecek kadar ileriye giden ahmakların olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Ondan sonra cennete gideceğini zannediyor. Dünyanın en fakir insanı malı, parası olmayan değil, bir duruşu, fikri olmayan insandır. İnsan nerede durduğunu bilmelidir. Bile bile haram işleyip, haram olduğunu kabul etmeyen dinden çıkmış insanlara rastlayabiliyoruz. Hiç olmazsa Allah’ın emirlerini yerine getiriyorsan sus! başka insanları da sapkın fikirlerinizle yoldan çıkarmayın. Bir gün olur da tövbe aklına gelirde hidayete erersin. Doğrunun yanında mazlumun yanında mümin kardeşinin yanında durmaktır. Bir Müslümana yaraşan budur. Bir Müslüman yıllardır Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü görmek duymak ve duyurmak ve onların yanında durmak gerekiyor. Müslümanım dediği halde Yıllardır mazlumları katledip şehit eden Siyonist Yahudileri savunup neredeyse onlara destek verecek kadar alçaklaşan ahmakların olduğu şu çağda, onlara karşı mazlumun ve doğrunun yanında olduğumuzu defaatle tekrar edip susmamak devamlı hatırlatmak ve zalim Siyonistlere ve Amerika ve emperyalistlere karşı dik durmak Müslümanlığın icabıdır.
Gazze’de mazlumlara ekmek dağıtmaya giden bir kardeşimiz anlatıyor. ”Bir kız çocuğu yorgun ve bitkin bir şekilde Ekmek almak için yanımıza geldi ve ekmek sırasına girdi. Sıra gelince payına düşen kadar ekmeği aldıktan sonra yanımızdan ayrıldı. Biraz uzaklaşınca bir yere oturdu. Bende merak edip yanına yaklaşarak izlemeye başladım. Yolun kenarında, açlıktan bitkin hale gelmiş küçük bir kedi yavrusuna, almış olduğu ekmeği ufalayarak ona veriyor oda iştahla yiyordu. Yanına vardım. Amcam sen nerede oturuyorsun. Bu ekmekler sana ihtiyaç değil mi. Dedim. Evet amcacığım. Ben buraya çok uzaktan geldim. Üstü kapalı bir yere sığındık. Orada öksüz iki kardeşim var. Acıktılar ve beni bekliyorlar. Annemi babamı ve tüm akrabalarım şehit ettiler. der. Bu arada yanımdaki arkadaş cebinden bir miktar para çıkararak kız çocuğuna verdi. Allah razı olsun amcacığım.Aç Kediyi bu halde görünce insani ve vicdani olarak bırakıp gidemezdim. Ben bu kediyi doyurunca dedim ki “ Ey Allah’ım! Rızkı veren sensin. Elimdeki ekmekle bu kediyi doyuracağım. Benim ve kardeşlerimin rızkını da sen verirsin dedim. Şimdi Allah sizi gönderdi ve rızkımı temin ettirdi. Allah sizden razı olsun. Düşmanlara yardım eden ve bizi görmezden gelen Müslümanları Allah’a havale ediyorum” dedi ve kardeşlerinin yanına doğru yoluna devam etti. Sakın! mazlumların beddualarında içinde bulunmayın.
Hz. Mevlana’nın dediği gibi; “Dost gibi ol. O zaman dostu gör” Bu vesile ile; Allah’a karşı kaypaklık yapmadan, emr olunduğumuz gibi yaşamayı, doğruların, mazlumların ve İslam’ın yanında dimdik durmayı ve sevdikleriyle beraber olmamız dileğiyle. Selam ve Dua ile Kalın…