Güldüren ve Aynı Zamanda Düşündüren, Fıkralarıyla Bildiğimiz Nasreddin Hoca Kimdir?
1959 yılından itibaren her yıl 5-10 Temmuz tarihleri arasında kutlanan Nasreddin Hoca şenlikleri bu yılda 64'üncüsü kutulanmış oldu.Genelde Konya,özelde şehir olmaya aday; insanıyla,doğasıyla harika bir ilçemiz olan Akşehir'de coşkuyla kutlandı. Anma programının organizasyon ve yönetiminde bulunan değeri yöneti me katkı olsun amacıyla küçük bir ricamız olacaktır.Merhum Nasreddin Hocanın bir İslam alimi olması sebe biyle buna uygun olarak, Memle ketimizde Kur'an'ı kerim'i güzel okuyan hafızlarla, Kur'anı kerim, ilahiler ve kasideler şeklinde de bir program düşünülürse,anma şenliğine manevi iklim rüzgarının da esmesine vesile olacağını düşünmekteyim. Dikkate alınırsa şimdiden teşekkür ederim.
Nasreddin Hoca’yı başta Evliya Çelebi olmak üzere (Seyahatnâme, III,16)bazı tarihçiler ve araştırmacılar I.Murad,Yıldırım Bayezid ve Timur’ un çağdaşı gibi göstermişlerdir. Hatta Evliya Çelebi hoca ile Timur arasında geçen bir konuşmayı nakleder (a.g.e., a.y.).Ancak bu iddialar doğru değil dir.Çünkü Timur ile konuşan kişi İskendernâme sahibi şair Ahmedî’dir (Lâmiî Çelebi,s.92-93,168).İsmail Hami Danişmend, Paris Bibliothèque Nationale’de kayıtlı(nr.1553) eksik bir Farsça Selçuknâme’ye dayanarak Nasreddin Hoca’nın,uç beyi iken Kastamonu’da hâkimiyet kuran Çobanoğulları’ndan Yavlak Arslan’ın oğlu Nâsırüddin Mahmud olduğunu ileri sürmüştür (Cumhuriyet gazetesi, 23 Teşrînisâni 1940). Bu iddianın da doğru olmadığını İbrahim Hakkı Konyalı çeşitli belgelere dayanarak ortaya koymuştur (Nasreddin Hoca nın Şehri Akşehir,s. 733-753). Mikâil Bayram, hocanın Ahî Evran diye bili nen Hâce Nasîrüddin Mahmûd el-Hûyî olduğunu söylesede doğru olmadığı ifade edilmektedir.
Fıkralarının çoğunda sıradan bir köylü gibi tarlasında, bağında çalışır, ormana odun kesmeye gider, zaman zaman da şehre iner. Bu şehir çok defa Akşehir,Sivrihisar veya Konya’ dır.Ancak hocanın bazan bir âlim, bazan bir bilge kişi, bazan kadı, tabip,hoca ve elçi kişiliğine bürün düğü de görülür.Türkiye’de hoca ile ilişkilendirilebilecek Karagöz, Hacivat, Ebleh Mehmed gibi tipler vardır.Ancak tarihî gerçek ne olursa olsun,Anadolu’dan yayılan Nasred din Hoca fıkralarının Doğu İslâm zekâsının özel bir ürünü olduğu kabul edilmektedir.Bu durum onu bütün Doğu İslâm dünyasının ortak kahra manı yapmıştır.Türkistan’da Çin sını rındaki İli vadisinden Kafkasya’ya, İran,Azerbaycan'dan Arabistan’a, Türkiye,Mısır ve Akdeniz kıyılarına dan Tunus,Kırım ve Kazakistan’a kadar her yerde hoca vardır.Daha önce Osmanlı Devleti’nin hâkimiye tinde kalmış Romanya,Bulgaristan, Sırbistan,Hırvatistan,Yunanistan ve Arnavutluk’ta da Nasreddin Hoca fık ralarına yaygın biçimde rastlanmak tadır.Hocaya mal edilen fıkraların bir kısmının kaba ve çirkin olayları konu edindiği ve ahlâk dışı olduğu görülür. Müslüman Türk halkının, başta dinî inancı olmak üzere ahlâk anlayışı ve gelenekleriyle bağdaşmayan bu fıkra ların Nasreddin Hoca’ya ait olmadığı, sonradan hocaya mal edildiği kesin dir(Kurgan,s.82-83;Başgöz,s.108)böylece Türk halkının aklıselimini, duyuş ve düşünüş özelliklerini ifade etmiş olur.Tahkiye ve diyalog denge sine dayanan Nasreddin Hoca fıkra larının halk tarafından büyük kabul görmesinin bir sebebi de bu özellikle ridir.Bu fıkraların genel yapısında Osmanlı Türk toplumunun tarihî gelişimi içinde birlikte yaşamış olan karşıt iki sosyal çevre görülür.Biri gelenekçi,ikincisi değişmelerden yana olan çevredir.Her insanda çeşitli ölçülerde bulunan bu iki ruh hali sosyal anlamda yönetenle yönetilen arasındaki kültür çatışmasını içerir.
Nasreddin Hoca fıkralarının yaygın anlatımı sonucunda oluşmuş, günümüzde de kullanılan birçok deyim ve telmih vardır.Bunlar arasında atasözü niteliği kazanmış olanlar çoğunluktadır.“Dağ yürümez se abdal yürür”; “El elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar”; “Sahibi ölmüş eşeği kurt yer” atasözleriyle “bindiği dalı kesmek”,“buyurun cenaze namazına”,“ince eleyip sık doku mak”, “yok devenin başı” deyimleri bunlardan sadece birkaçıdır (Tokmak çıoğlu,s.41-43;Özbek,s. 24-25). Hoca ile ilgili fıkra kitaplarında 500’ü aşkın fıkra yer almaktaysa da genel likle benimsenmiş ölçüler çerçeve sinde bu sayı 300 civarındadır. Nasreddin Hoca’nın Fıkraları sözlü kaynaklardan derlenerek yazıya geçi rilmiştir.Hocadan söz eden en eski yazma eser olan Saltuknâme’de (885/ 1480) ona ait iki fıkra yer alır. Yazılış tarihi bilinen en eski yazma (979/ 1571) Hüseyin adında birine ait olan Hikâyât-ı Kitâb-ı Nasreddin adlı eserde kırk üç fıkra vardır.Nasreddin Hoca fıkralarının resimli ilk baskı sı,Letâif-i Nasreddin adıyla 1299 r.(1883) yılında Mehmed Tevfik (Çaylak).Ragıp Şevki Yeşim Nas rettin Hoca Dünyayı Güldüren Adam ismiyle biyografik bir roman kaleme almıştır(İstanbul 1966).Polonya Poz nan’daki Türkçe ve Farsça yazmalar arasında XVIII.yüzyılın ikinci yarı sında yazıldığı tahmin edilen Nasreddin Hoca’nın Mansıbı Taklid Oyunu adlı eseri Metin And Latin harfleriyle yayımlamıştır.
Milli ve manevi değerlerimizi yaşadığımız şu zaman dilimine kadar ulaştıran güzel insanlara Allah rahmet eylesin.Bu değerlerin gelecek nesillere ulaşması dileğiyle…
Kaynak:(İslam Ansiklopedisi)