HASTASI  OLMAYAN DOKTOR!

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA mehmetceviz69@hotmail.com

  Kıymetli okur kardeşlerim!     Malumunuz üzere Hz. Peygamber (s.a.v) Medine'ye hicret ettikten sonra kurmuş olduğu İslam Devletinin kurumsal kademelerini derhal şekillendirmiştir. Daha sonra komşu olan ve uzakta bulunan Devlet başkanı ve Kabile reislerine, İslam’a ve Hakka davet mektupları yazarak elçilerle birlikte göndermiştir. Bunların bir çoğu,elçiye ve yazılan mektuplara hürmet göstermişlerdir. Bunların içinden çok az devlet veya kabile reisi, kızarak veya elçiye kötü davranarak geri göndermişlerdi.  Hz Peygamberin elçilerle birlikte İslam’a davet mektuplarını şu ülke ve kabile reislerine göndermiştir. Doğu Roma imparatoru Heraklius’a,Pers kralı II. Hüsrev’e, Etiyopya kralı Necaşi’ye, Mısır valisi Mukavkıs’a, Bizans Suriyesi Vasal kralına, Arap satrapına ve bazı kabile reisleridir.

Gönderilen elçilerden Hatip bin Ebi Beltea’yı Mısır valisi Mukavkıs’a göndermiştir. Birçok devlet başkanı, gelen elçiye ve mektuba hürmet etmiş saygı duymuş ve memnun olmuşluğunun belirtisi olarak hediyeler göndererek selam ve saygı sözleri ile elçileri Medine'ye göndermişlerdir. Özellikle Mısır valisi Mukavkıs’ın Mısırdan elçi ile birlikte gönderdiği ve sonradan peygamberimizin eşi yani Müslümanların annesi olacak olan Hz. Maria da bulunmaktaydı. Hz. Maria Kıpti ve Rum Olan Anne ve babadan olan bir bayandı.Hz. Peygamberin küçükken vefat eden oğullarından Hz. İbrâhim de Hz. Maria’dan dünyaya gelmişti. Ayrıca Mukavkıs hediyeler arasında bir de doktor bulunmaktaydı.  Doktor Medine'ye Allah Resulünün yanına gelince; “Efendim” ‘Mukavkıs, beni size ve hastalarınıza hizmet etmek için gönderdi. Size ve hastalarınıza bedava bakacağım” der. Allah Resulü bunu kabul ederek  Doktora bir ev vererek, her gün yiyeceği, içeceği ve diğer ihtiyaçlarını karşıladılar. Böylece günler aylar hatta bazı rivayetlere göre iki yıl kadar sürdüğü ifade edilir.

Buna rağmen bir Allah’ın kulu dahi tedavi olmaya doktora gelmiyor. Bunun üzerine Doktor, utana sıkıla peygamberimize gelerek;  “Efendim buraya size hizmet etmeye geldim. Bugüne kadar bir hasta dahi gelmedi. Yiyip içip yatıyorum ve boş duruyorum. Müsade etsenizde ben ülkeme dönsem.” Bunun üzerine Hz. Peygamber tebessüm ederek; “Sen bilirsin! Şayet kalmaya karar verirsen, misafire hizmet etmek ve ikram etmek Müslümanların başlıca vazifesidir. Gidersen de uğurlar olsun! Yalnız şunu bil ki, senelerce kalsan, sana kimse gelmez. Çünkü ashabım hasta olmaz! İslam dini hasta olmamak için yolları göstermiştir. Ashabım temizliğe çok dikkat eder. Acıkmadıkça bir şey yemez ve sofradan da doymadan kalkar.” Buyurur. Bunun üzerine Doktor müsade isteyerek Ülkesine döner. Böyle olduğu gibi  Rum İmparatoru  Heraklius’un da  doktor gönderdiği, onunda hasta olmadığı için geri döndüğü kaynaklarda geçmektedir. 

Mukavkıs;bu mektuba  hürmet göstermiş fildişinden yapılmış bir kutu içine koydurmuş, kutuyu da mühürleyip bir cariyesine emanet etmiştir. Bu mektup 1850 yılında Mısır’ın Ahmin   bölgesinde eski bir manastırdaki  Kipt kitapları arasında bulunmuş ve Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid Han tarafından satın alınarak, İstanbul Topkapı Sarayı Mukaddes Emânetler bölümüne konmuş ve hala bu bölümde bulunmaktadır.Müslüman nerede olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun İslamın ve kişiliğinin izzetini temsil edendir. Küfre ve oyunlarına boyun eğmez. Kâfirlerden etkilenip kimseye zulmetmez. Zulüm etmemek  ve zulme karşı gelmek  müslümanın özelliğidir. Kafirleri ve zalimleri koruyanlar, İslamın değil, şeytanların izinde gidenler olur. Müslüman; kâfirlere karşı sert ve onurlu olan, Müslümanlara karşı şefkatli ve merhametli davranandır. Müslüman,İslamı Allahtan geldiği gibi diğer insanlara ulaştırmaktır. İslâm dini, sevmenin ve sevilmenin garantisidir.Sen hayatında İslamı muhafaza et ki, İslamın sahibi  Allah da seni muhafaza etsin.

      Şimdi öyle mi! İslamın tavsiyelerine ne Türk milleti olarak biz,ne de İslam ülkeleri uyumuyoruz. Tıka basa yiyip sonra da hastalıklarla uğraşıyoruz.Kardeş kavgaları, aile facialarına zemin hazırlıyoruz. Ziyafetler düğünler, harcamalar, elektrik, su vs. İsrafa baktığımızda özel/tüzel top yekün israfın dibine vuruyoruz. Sonrada faturalar kabarık diye feryadı koparıyoruz. Yapılan israflardan gram gram hesaba çekileceğimizi aklımıza getirmiyoruz Yapılan israfların dahi hesap miktarı verilse toplumda aç insan kalmayacağını düşünmüyoruz. Görgüsüzlük almış başını gidiyor. Yediğini, içtiğini, kazandığını, mallarını sosyal medyada paylaşan görgüsüz insanlar! başını almış gidiyor. Utanma ve ar hiç kalmamış! Uzmanlar bas bas bağırıyor. Şunlar şunlar gdo’lu, insan sağlığına zararlıdır. Yemeyin, içmeyin, yedirmeyin içirmeyin diye. Kendilerini insanların efendisi, diğerleri bizim kölemizdir diyen Yahudiler, Teknolojik aletlere bomba yerleştiren bu insan azgınları, yiyecek ve içecek gıda maddelerinin içine neler koya bileceğini   siz düşünün. Milli şair Mehmet Akif Ersoy ne güzel demiş; “Zulmü alkışlayamam. Zalimi asla sevemem.Geleceğin keyfi için, geçmişime kalkıp sövemem.”

   İslamın tavsiyelerine uymak, sağlıklı ve huzurlu bir hayat yaşamak dileğiyle. Selam ve Dua ile Kalın…