İHLAS VE SAMİMİYETE DAİR.

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA mehmetceviz69@hotmail.com

  İhlas:"Arınmak, saflaşmak, kurtulmak" manasındaki hulus/halas kökün den türetilmiş olup,bir şeyi, içine karışmış ve değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip arındırmak,saflaştırmak" anlamına gelir. Terim olarak ibadet ve iyilikleri Riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece insanlık doğası gereği, Allah öyle istediği için ve onun rızası gereği yapmak” demektir. İslami olarak,şirk ve riyadan, batıl inançlar dan,kötü duygulardan, çıkar hesaplarından ve genel manada gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü hayırlı faaliyete iyi niyetle yönelmeyi ve her durumda yalnızca insanlığı ve inancım gereği diyerek hareket etmektir.İnsanların hatırı için ameli terk etmek riya, onları memnun etmek için amel etmek şirk, bu iki durumdan kurtulmak ise ihlastır. Samimiyet ise, İçtenlik, benli senli olma,samimi olma gibi anlamları ifade eder. İhlasta ileri gitmek insanı Allah'a yaklaştırır. Allah'a karşı samimiyet ise insanı kemale ulaştırır. insanlara karşı Samimiyet ise insana tecrübe kazandırır. Samimiyet ile laubali olmak karıştırılmamalıdır.Laubali olmak işi sulandırmak,yalakalığa yol açmak demektir. Samimiyet ise bir güneş gibidir. Hz Mevlana'nın dediği gibi; "Samimiyet mesafelere bağlı olsaydı,güneşe en yakın zirveler buz tutmazdı."

   Kur’an-ı Kerim'de hulus kökünden çeşitli kelimeler hem sözlük hem terim anlamında yer almaktadır. On yerde geçen 'muhlisine lehud-din' ifadesindeki ihlas kavramı 'yalnızca Allah'a yönelip O'na kulluk etme, O’na güvenip O’ndan dilekte bulunma, sadece Allah'ın dinini tanıyıp din konusunda kendini Allah'a adama, tevhid inancının saflığını batıl itikatlarla zedelemekten sakınma, saf dindarlık' şeklinde hem şirke hem riyaya zıt bir anlam taşır. Yine Kur'an'da ki 'ibadullahi’l- muhlasin' ifadesi,'Allah'ın yardımına mazhar olup halis dindarlığa ve hidayete ulaştırılmış kullar' manasına gelmektedir.Kur’an'da ihlas peygamberlerin başlıca niteliklerinden sayılmıştır. Kur'an-ı Kerim’in 112. suresine dinin temel ilkesi olan tevhidi en halis, en güzel şekilde dile getirdiği için İhlas suresi  adı verilmiş tir.Allah(c.c) Hicr suresi 40.ayette; "Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna."ayette şeytan bile ihlaslı kullarını kandıramayacağını bildirmektedir.Hz.Peygamber;"İhlaslı bir kalp ile iman etmiş kişinin ahiret kurtuluşuna ereceğini" müjdelemiştir.kendisi;"Ya Rabbi! Beni sana karşı ihlaslı bir kul yap” şeklinde dua etmiştir. Fıkıh kitaplarında ibadetlerin abdest, niyet, tekbir, kıraat gibi zahiri şartları ve ifade edilen batıni şartlarının bulunduğu, mesela abdestsiz kılınan namaz geçerli sayılmayacağı gibi ihlassız eda edilen ibadetin de makbul olmadığı belirtilmektedir. İhlas kulun bütün amellerini sadece Hak için ifa etmesi, halkın değerlendirmesini kesinlikle dikkate almama sı,kendini beğenmemesi lazımdır.  Bunu sağlamak için amel ve ibadetleri halktan ve nefisten korumak gerekir.Sadece ibadet türünden olan davranışlarda değil dünya işlerinde de ihlas aranır.Hayırlı işlerinden dolayı övülme ile yerilmenin eşit olması, işlenen amellerin unutulması ve sevap almayı gerektirdiğinin düşünülmemesi kişinin ihlaslı oluşunun alametleridir.Yalnızlığı sevmek ve kimsenin görmediği yerlerde ibadet etmek de ihlaslı olmayı sağlar. İbadetin ruhu ihlastır. İhlassız amelin de amelsiz ihlasın da kula bir faydası yoktur; bununla beraber ihlassız amel amelsiz ihlastan daha kötüdür. Çünkü her şeye değer kazandıran ihlastır. Çok ibadetle değil ibadetteki ihlasla kurtuluşa erileceğini söyleyen alimler insanın ihlaslı ve samimi olmasını, ancak ihlaslı olduğunu iddia etmeme sini bir ilke olarak benimsemişlerdir. İhlaslı olduğu kanaatini taşımanın ihlas eksikliğinden kaynaklandığını söylerler.

  Doğruluğun özel bir şekli olarak görülen ve bazen niyet anlamında kullanılan ihlas insanın ruhunda son derece gizli bir niteliktir, hatta o bir sırdır. Nitekim kutsi bir hadiste “İhlas sırlarımdan bir sırdır, onu sevdiğim kulumun kalbine tevdi ederim” buyurur. Böyle olunca başkaları bir yana ihlaslı olduğunu kişinin kendisi bile kesin olarak bilemez, onun için de nefsini daima denetim altında tutması gerekir. İslam kaynaklarında ihlasla feyiz ve ilham arasında bir ilgi kurulduğu görülmektedir. Kırk gün ihlaslı olmayı başaran bir kulun kalbinden fışkıran hikmetlerin dilinden döküleceği inancı bu ilgiyi göstermektedir.İslam alimleri amelini halktan ve nefisten koruduğu için muhlis(ihlaslı olmaya çalışan) muhlas(devamlı olan ihlas) diye nitelendirmişlerdir.

İhlas  ve samimiyetle yürek ten yaşamak dileğiyle….