VİCDAN ve MERHAMET

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA mehmetceviz69@hotmail.com

"Sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki semada bulunanlar da size merhamet etsinler." H.Ş.
    Vicdan ve merhamet Allah'ın (c.c)bütün mahlukatı doğal olarak yaratırken, bütün canlıların ruhuna ikram ettiği birer nimettir. Canlılar âlemine bakıldığı zaman bunu basiret gözü ile bakan her insan görür ve anlar. Örneğin, hayvanlar aleminde bu öyle belirgindir ki yavrularını korumak için her zorluğa katlanarak, kendi vahşi ortamlarında saldırılara karşı korumak için canlarını ortaya koymaktadırlar. Bu güzel hasletler insanlık aleminde de böyledir. Ancak, vicdan ve merhamet bazı insanların gönül kanallarında filizlenir ve yeşerir. Bazı insanlar da bu kanalları kurutur ve köreltir.
         Türk milleti her daim vicdan ve merhameti ruhuna işlemiş, kendi hayat dünyasına uyguladığı gibi, ulaştığı her yerle bu gönül kavramlarını paylaşmasını bilmiştir.
          Türkler, her daim tek Tanrıcılık (monoteizm) ’ a inanmış zamanla kendi istek ve arzularıyla zorlamadan ve zorlanmadan İslâm dinine tek Tanrı inancından dolayı kolayca girmişlerdir.
     Türklerin Anadolu'ya girmesi, 1071 yılında yapılan Malazgirt  savaşıyla Sultan Alparslan ve ordusunun zaferi ile sonuçlanmıştır. Böylece Anadolu'nun tapusu el değiştirmiş 
ve Türkler Anadolu'ya yerleşmişlerdir.
Bu tarihî bilgileri sizlere niçin aktarıyorum biliyor musunuz dostlarım? Sizlere anlatayım.
         Türk milleti İslâm dinine girdikten sonra, önceki örf ve adetlerini; İslâm dininin güzel hasletleri ile birleştirerek Anadolu'yu vicdan ve merhametle yoğurmuş. O gün bu gündür; alçak gönüllülük, vicdan, merhamet ve acıma duygusuyla bu millet  İslâm dinini yaşayarak zirvede olmayı şimdiye kadar taşıyabilmiştir. 
    Üzülerek söyleyelim ki son zamanlarda toplumda bencillik, ferdiyetçilik, egoizm ve materyalizm gibi yabancı kökenli bu kavramlar ruh dünyamıza yerleşmiş, toplumu ruhsal yozlaşmaya; dönüşü olmayan yola doğru maalesef itmektedir. 
    Neden bu kadar karamsar düşünüyorsun diyebilirsiniz ancak Allah’tan ümit kesilmez. Biz inananlar böyle ümitvar oluruz. "Teşbihte hata olmasın" ama her birimiz telefonlara, internete nikahlanmış gibi çevremizi görmüyoruz, sohbetler bitmiş; aile içi sohbet ortamları kalmamış, selam ve hatır sorma "hak getire" olmuş. 
 Sabretme kalmamış, vicdan ve merhamet birçok insanda tükenmiş, en küçük bir kıvılcımla kavgalar, cinayetler olur olmuş. 
   Örneğin yakın zamanda doların, euronun, altının yükselmesi ve buna karşılık yapılan stokçuluk gibi gayriahlâkî davranışlar, etiket fiyatlarında yaptıkları ani artışlar vs. gibi...
        Mesela yakın zamanda 107. yılını andığımız Sarıkamış şehitlerimize gereken ilginin gösterilmemesi, şehit olan güvenlik güçlerimizin televizyonlarda anlık görünüp sonra unutulması gibi milli davalarımızda bile farkındalığın yok olması gibi... Vicdan ve merhametin; göllerin, ırmakların, çağlayan gibi fışkıran pınarlarımızın, sularımızın yavaş yavaş çekilmesinde olduğu gibi cennet vatanımız Anadolu'muzda da son zamanlarda kurumaya yüz tutan vicdan ve merhamet damarlarımızın sular gibi çekiliyor olması üzücüdür.
    Yeniden, vicdan ve merhamet kanallarını canlandırmak, kendimize gelmek için hepimize düşen görev ve sorumluluklarımızı gözden geçirmeliyiz. Artık kendimize gelip silkinme zamanı geldi de, geçiyor bile değil mi kardeşlerim? Bunu uygulamak zor olmasa gerek.
    Dua: Allahım bu necip milleti vicdan ve merhamet deryasına tekrar döndürmeyi nasip eyle... 
      Tekrar yazılarımda görüşmek dileğiyle... Vicdan ve merhamet aşığı kardeşlerim,
sevgi ve muhabbetle kalın.