''Maskemin ardında gizlenen bu aşkı yalnızca sen görebilirsin...''

Kürşad TUNCALI pozitifenerjim@gmail.com

Psikolojide kısaca ''Fantom '' olarak bilinen, tam söylemi ile ise ''Fantom (Hayalet) Ağrısı'' diye tabir edilip literatürlere girmiş olan bir hastalık vardır.
Peki nedir tam olarak bu ''Fantom (Hayalet) Ağrısı''? 
  
  Fantom ağrısı bir uzvun kesilmesinden sonra sanki kesilen uzuv yerinde duruyor ve ağrımaya devam ediyormuş gibi ağrı hissedilmesidir. 
Genellikle kol veya bacak kesilmelerinden sonra ortaya çıkar. Ancak memenin, gözün ya da son bağırsağın çıkarıldığı operasyonlardan sonra da görülebilir. 
Ayrıca fantom ağrısı doğuştan kolu ya da bacağı olmayanlarda da ortaya çıkabilmektedir.
yani; aslında ve gerçekte arrtık sizde olmayan, sizin olmayan bir uzvunuzun hala sizde ve sizinmişçesine hala var olduğu sanrısı. 
Düşünsenize bir Allah korusun ama diyelim ki oldu, farz edelim ki var ve bir gece tatlı uykunuzda kuvvetli bir şekilde aslında yerinde olmayan bir bacağınızın 
kuvvetle ve tatlılıkla kaşındığını hissederek yarı uykulu bir vaziyette elinizi atıyorsunuz kaşımak için ve elinizi attığınızda gerçekte bir hayali kaşıyorsunuz. 
Elleriniz ile bir boşluğu, bir hiçliği arıyorsunuz. Aslında yok ama siz varmışçasına ve gerçekmişçesine hissediyorsunuz. Müthiş bir yılgı.

  Fantom ağrısı: Kesilip uzaklaştırılmış bir uzuvda hissedilen kasılma, yanma ve batma niteliğindeki ağrılar. Hayalet ağrı. Kesilerek kaybedilmiş uzuvun sanki yerinde 
yerinde duruyormuş gibi hissedilmesi. Tekrarlıyorum defalarca içimden cümleleri ve düşünmeden kendimi alamıyorum. Acaba biz, hepimiz Fantom hastası mıyız içsellikte 
biraz ya da çokça. Çünkü bakıyorumda etrafıma gerçek hayat ya da artık iliklerimize kadar işlemiş ve benliğimizi şuursuzca işgal etmiş sanal, sosyal medya dediğimiz
mecralara ne çok teşbihte benzer durumlar görüp yaşıyoruz. Herkeste bir maske ve ardında gizlenmiş, bir süre sonra maske berisinde gizlenen yüzün yerini alarak 
kimliğimizin önüne geçmiş. Hırsız en güvenilir, namussuz en ahlaklı, yalancı ve sahtekar en dürüst, kıl, tüy, yapağı ve bolca bla bla bla...

  Herkes o kadar dürüst, ahlaklı ve erdemli ki korkarım cehennemde bir başıma yanacağım! Herkes gerçekte olmak istediği lakin olamadığı kişiye bürünmüş üstelik bir de
çevresine bu konularda sanki kürsü sahibibiymiş gibi ders veriyor, örnek teşkil ediyor. Yanmaz yapışmaz teflon aşklar mesela. Eskiden alimünyum. bakır ya da demir
tencere, tavalar vardı ya hani binbir emekle ve sabırla pişirip afiyetle yer ve temizliği içinde deterjan, tel ve bulaşık süngeri ile dakikalarca ovalar, sürter en az 
yapılışında ki kadar emek sarf etmeden temizleyemezdik. Şimdi basit yumurtayı pişir, tavayı çevir hop tabağında. Eser kalmadı kirden. Ne basit değil mi fast-food anlayışı
duygularımızı da ele geçirmiş ve bu konuda da çok obez ve aç gözlüyüz. Hemencecik herşeye bir anda sahip oluverelim ve bir anda da tüketiverelim. Geriye döndüğümüzdeyse de
hemen kurtulup unutuverelim değil mi? Yayalım genele işte ondan yanmaz yapışmaz teflon aşklar diyorum. Yanmaz yapışmaz teflon tavalar gibi tükettiğinde geride bulaşık yok.
Emek yok, özveri ve sabır. Tutku, ihtiras yok, acı, ağrı, fedakarlık ve basirette.

  Gaston Leroux'un klasikler arasında yerini almış, beyaz perdeye ve pek çok müzikale de uyarlanan ölümsüz eseri Operadaki Hayalet, tutkunun sıra dışı bir trajediye 
dönüşümünün hikâyesini bilir misiniz? ''Maskemin ardında gizlenen bu aşkı yalnızca sen görebilirsin...'' cümlesini içimde tekrarlıyorum şu an. 
Paris Opera Binası'nın mahzeninde, yüzü tanınmayacak derecede ürkütücü olduğu için insanlara görünmeden bir hayalet gibi yaşayan müzik dehası Opera Hayaleti, korodaki 
Christine'e gizlice müzik dersleri vererek onun ünlü bir soprano olmasını sağlar ve zaman geçtikçe ona büyük bir sevgiyle bağlanır. Fakat ona sahip olmak isteyen tek 
erkek kendisi değildir. Bu gizemli Hayalet'in genç kıza duyduğu tutkulu aşk bir süre sonra kendisini içten içe yakan bir kıskançlığa ve takıntıya dönüşmeye 
başladığında ise, Christine'i tehlikeli ve karanlık bir sonun başlangıcına adım adım yaklaştırır hani.

  Maskelerimizin ardında ki hayaletler biziz. Bu operanın hayaletleriyiz hepimiz,z. Şimdi kendi gölgemizin peşinde kuyruğunu kovalayan köpekler gibi kendimizi arıyoruz 
ve kaşındığını her hissettiğimizde elimizi attığımız bacaklarımızda fantom, hayalet ağrılar. Geçirmeyecekler bizleri inanın bir kıyıdan diğer bir kıyıya.
Çünkü üzerinde durduğunu düşündüğümüz bacaklarımız yok. aldatıyor bizi karanlık bilincimiz...