Firar- 3
Ayrılığın ilmeği boynumda asılı düştüm yollara. Birliğime vardığımda bölük komutanın yanına çıktım böyle böyle dedim. Komutan keşke firar edeceğine bana gelip anlatsaydın sana izin yazardım dedi. Bir ay geç terhis olma ve bir ay koğuş temizleme cezası aldım. Şengül'e kavuştum ya dedim,cezasına da razıyım.
Akşam oldu,herkes yemekten sonra çayını içip koğuşlarına çekildi. Koğuşta Kırşehir'li Kamil sazı eline almış,ufak ufak vuruyor tellerine. Kırşehir, Kaman Akpınar ağıtıymış söylediği türkü.. Babamın türküsü bu dedi,aslında türkü de değil ağıt bu diye de ekledi.Uykumu bıraktın insan da Kamil dedim. Az konuşurdu kamil,babası ölünce anasını başkasına vermişler.Kamil'i halası büyütmüş. Yetimliği ile öksüzlüğü onu az gülen,az konuşan insan yapmış.İyi insan Kamil, sigaram ne zaman bitse onun zulasında mutlaka olurdu,sigaramın bittiğini farkettiği anda ben de var tasalanma al iç derdi hep.Kamil sazlı sözlü söylüyor ağıtı.
Sel oldu akıyor gözümden yaşım
Duvarın altında kaldı gardaşım
Bir kimsem kalmadı yaran yoldaşım
Garibim halimi soran ağlasın...
Elimde Şengül'ün mektubu tekrar tekrar okuyorum.Ezberledim mektubu. Zaten çok uzun da yazmamış ama en son yazdığı satırlar aklıma kazındı kaldı.''Sana bir şey olmasın,kendine iyi bak inşallah. Elimize düğün kınamızın yakılacağı günü bekliyorum,beni unutma'' yazıyordu. Sanki unutmak o kadar kolaymış gibi.
Tezkeremin vakti geldi. Son iki günümüz var arkadaşlarla son gün vedası yapıyoruz. Herkesin memleketi farklı farklı. Helalleştik, vedalaştık hepimiz ayrı ayrı memleketlere yol aldık. Bu ay bitiyor askerliğim diye babama telefonda söylemiştim ama ne zaman hangi gün geleceğimi bilmiyordu. Annemin söylediğine göre düğün hazırlıklarını yapıyorlarmış.Urbayı gördük,yarın eşya almaya gideceğiz demişti.İyi dedim içimden.Ben gelinceye kadar düğün telaşı azalır.
Ve nihayet memleketime geldim. Bir hafta kadar göz aydını demek için hısım, akraba ve komşular geldi. Geldiğim akşam görebildim sadece Şengül'ü. Anasının,babasının elini öpmeye vardığımda. Anne dedim kasabaya ne zaman gideceğiz davetiyeleri almaya,Şengül de gelir mi ki bizimle. Bilmem oğul dedi,hele babana bir soralım.Hep birlikte kasabaya ineriz.Annem elbet bir yolunu bulmuştu.Gelinlik bakacağız hep birlikte gidelim diye Şengül'ün annesine söylemiş.
Sabah oldu,iki aile birlikte kasabaya indik.Annem siz erkek işlerini halledin,bizde dünürle kadın işlerine bakalım dedi.Babası yanında olmayınca Şengül daha rahat davranabiliyordu. Babamlardan ayrılınca Şengül'ün yanına geçtim,tuttum elini. Yüzüme yarı utangaç baktı,gülümsedi bir sevinç kapladı sanki içini.Usulca ayıp olmaz mı dedi. Yok dedim neden ayıp olsun,nişanlım değil misin.
Girdik bir dükkana gelinlik ve kına gecesi kıyafeti ve diğer ihtiyaçlarımızı alacağız. Dükkanın bayan elemanı Şengül'e buyrunuz nasıl bir kıyafete bakmıştınız diye sordu. Annem gelinlik ve kınalık bakıyoruz dedi. On dakika sonra önce kına kıyafetini giydi Şengül.
"Bu nasıl güzel mi" diye sorunca bir anda döndüm sese doğru. Şengül'ün üstünde sarı,üzeri pırıl pırıl pul işlemeli bir elbise,peri masallarından çıkmış gibi duruyordu. Sarı saçları sarı elbisenin rengine karışmış,pullar tıpkı gözleri gibi ışıl ışıldı. Ben beğendim dedim.Belli ki Şengül de beğenmişti.Sıra geldi gelinliğe dedi annem. Açık olmasın yakası diye de ekledi. On dakika kadar sonra Şengül yanımıza bir kuğu gibi geldi. Gelinliğin duvağı yerleri süpürüyordu.Bir kısmını koluna dolamış,eteklerindeki beyaz taşlar,başındaki gelin tacı masal prensesi gibi duruyordu. Yine yüzünde o mahçup ve masum ifade ile yüzünden ateş çıkıyor gibiydi. Diğer ihtiyaçlarımızıda alıp,köyün dolmuşlarının kalktığı yere geldik. Babamların işleri bitmiş bizi bekliyorlarmış. Babam elime içinde kutu olan bir poşet verdi. Baktım düğün davetiyelerimiz.Şengül ile ikimizin adının yan yana yazıldığı,at üzerinde bir gelin ve damat olan davetiyeler. Usulca bir tane alıp Şengül'e verdim. Arka koltukta annelerimizin yanında otururken dönüp baktım,hala davetiyeyi sevinçle inceliyordu.
Davetiyeler, okular herkese dağıtıldı. Nihayet bu hafta cuma günü düğün başlayacak. Cuma günü sabah erkenden kalktık. Babamın ilk işi alyıldızlı bayrağımızı evin önüne asmak oldu.Arkasından yemek kazanları geldi,ocaklar yakıldı,aşçılar başladı yemekleri yapmaya. Yarım saat kadar sonra davul, zurna taaa uzaklara kadar gidiyor sesi. Davulun sesini duyan komşular,hısım akrabalar tek tek gelmeye başladılar.Bugün davul eşliğinde Şengül'ün eşyaları gelecek.Cumartesi günü yine aynı yemek davul ve akşama kına gecemiz yapılacak...