GÜZ İŞTE

SEVİL KÖSE sevil.kose.mehmet@hotmail.com

Dalında kalmış iğdenin suçu ne 
Yüzünü yere döken bulutların 
Başına dirgen saplanan pancarın 
Boyun büken kasımpatıların suçu ne 
Acı acı esip duran rüzgârın 
Güz işte 

Dağın kuş uçmayan efkârlı yalnızlığının 
Hayatı yanlış tanımlayan avutulmuş çocuğun 
Öfkeli başını kıyıya vuran denizin suçu ne 
Oradan oraya savrulup duran yaprağın 
Duvardaki başı dönen takvimin suçu ne 
Güz işte 

 Gurbetin, yolların, yılların suçu ne 
Trenlerin, otobüslerin, gemilerin, uçakların 
Vedalar da mendile dökülen gözyaşlarının suçu ne 
Yüzü siyah istasyonların, terminallerin, garların 
Van yolcusu kalmasın diye bağıran değnekçinin suçu ne 
Güz işte 

Ezberi bozmayan kaderin suçu ne 
Yaka rozeti gibi boynu bükük yetimliğin 
Kuru ekmeğin, yavan yemeğin, kara zeytinin suçu ne 
Dallarını yerlere kadar eğmiş ayvanın 
Suya hasret çatlamış toprağın suçu ne 
Güz işte 

Sabır çatlatan özlemin, ağrının suçu ne 
Kahve zaten acı, bardakta unutulmuş çayın 
Pencereyi dövüp duran yağmurun 
Ölse açık gidecek gözün 
Ağız dolusu ağlamaların, şiirlerin suçu ne 
Güz işte 

Ağzımda tükürüğümü koyultan sözlerimin 
Uzaklara bakan kara kara gözlerimin 
Dermanı tükenmiş dizlerimin 
Ceviz lekesi nasırlı ellerimin 
Dalında solmuş güllerimin suçu ne 
Güz işte!