Haddini Bilmek
İki hayvan kendi aralarında inatlaşmışlar. Kurt demiş ki çimen yeşil, Eşek demiş ki çimen sarı. Yeşildi, sarıydı aralarında bir inatlaşma olmuş. Demişler ki kral Aslan bilir ona soralım. Kral Aslan, çimen sarıdır. Eşek sevinçle zıplayarak oradan ayrılmış, kurt sinirlenmiş, dişlerini gıcırdatmış, neden çimen sarı dedin, çimen ne renk ? Aslan elbette çimen yeşil . O halde Eşeğe neden çimen sarıdır dedin ? Diye sormuş. Aslan sen bir kurt’sun, nasıl olurda eşekle inatlaşırsın, tartışırsın, eşek eşekliğini bilmez ama sen de kurt olduğunu bilmemişsin. O yüzden çimen sarı dedim ve sana ceza verdim.
Eşek eşekliğini bilmez, insan insanlığını bilmez, yaşlı yaşlılığını bilmez, çocuk çocukluğunu bilmez velhasıl büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilmez bu çark herkesin kendi bildiği yönde döner gider. Belki de tam bu yüzden aksar tüm işler. Kimse de ayranım acı demez.
Yalanın, yanlışın ortasında inat olarak yaşamak, eşeğe eşekliğini, kurt da kurtluğunu unutturur. Neden hiç kimse duracağı yeri bilmez o da ayrı bir konu. İnsanın haddini bilmesi kadar değerli bir şey yok bu dünya da. Haddini bilmek kendini bilmektir. Haddini bilmek sınırlarını bilmektir, o sınırları aştığınızda birileri size haddinizi bildirmek zorunda kalır. Peki sorun ne o zaman ? Sorun şu, ’’Ayağa dokunmayan taşlar, gelir başınızda kışlar ‘’ İşte tam da bu yüzden, haddini bilmeyene haddini bildirmeye çalışmayınız, aksi halde kurt ile eşek tartışmasına döner, eşekle aynı dengede olursunuz.
Hz Mevlana’ya sormuşlar, o kadar bilir okursun, peki ne bilirsin ? Mevlana haddimi bilirim demiş. İşte tam da bu, bütün okumalar, ilim, bilim hepsi topyekün haddini bilmekten geçer .Haddini bilmek tutarlı davranış demektir. Tutarlı davranış sahibi olanlar için, bu gün iyi olan yarın kötü olmaz ya da bu gün kötü olan yarın iyi olmaz. Düşmanımın düşmanı dostum olur diyerek haddinizi bilmeden kendi bencilliklerinize yürürseniz işte bu da sizin hadsiz olduğunuzu gösteren tutarsız bir davranıştır.
Dönüp kendimize bir bakalım, ne kadar tutarlıyız, ne kadar haddimizi biliyoruz. Yoksa çıkar için tutarsız davranmayı tercih mi ediyoruz. Günübirlik, an kurtaran davranışların başında gelen bu hadsizlik zamanı geldiğinde insanı yerle bir eder. ‘’Toplumda sözünü, mecliste yerini bileceksin ‘’Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsü yakayı ele verir. Bilirkişiler tahtı sağlam bir zemin üzerinde değildir, gün gelir senin bilirkişiliğinden nemalananlar, seni de suçlar, suçlar zira onlar da bilirkişiler sayesinde yukarı tırmanmıştır kullandığı basamaklar bir bir kendi üzerine yıkılır.
Asma ağacı ve dibinde biten kabak hikayesinde ki gibi, yıllarca ömrünü kollarına vermiş dallanıp budaklanan asma ağacına, iki günde senin boyuna geldim diyen kabak dalı, daha kış gelmeden sonbahar başında beli bükülür. Haddini bilmeyen kabak dalı, sonbaharın başında bir asma ağacı olamayacağını anlar, anlar da anlamasına biraz geç anlar. Yıllar insanlar en çok tecrübesini bırakır ve haddini bilmeyenler bu tecrübeleri büyüklerden değil yaşayarak öğrenir. Yaşayarak öğrendiğin her ne varsa hem kendine hem etrafındakilere zarardır.
Aksaray Somuncu Baba türbesinin kapısında şöyle yazar. ‘’ İyilik gördüğünde dostundan bilme, kötülük gördüğünde düşmanından bilme. Her ne biliyorsan Allah’ dan bil, Allah’dan dile ‘’ve ilk önce haddini bil...