Ihlamur Kokusu

SEVİL KÖSE sevil.kose.mehmet@hotmail.com

Yeni yaşanmış bir acı insanı nasıl yerden yere vurduğunu herkes bilir. Dünyanın sonu gelmiş gibi, ya da ölüm döşeğine yatmış sekaret hasta gibi hissederiz kendimizi.  Oysa her acı küllenmeye mahkumdur. Hangi acı ilk gün ki gibi insanının canını yakar ki. İnsan böyle durumlarda zamana mı bırakmalı, zamanla mı bırakmalı orası bir muamma olarak kalır.

Her iki koşulda aynı kapıya çıkar. Ya zamana bırakacaksınız acı küllenecek, ya zamanla aynı acı o kadar canınızı yakmayacak. Belki bunun diğer bir adı alışmak, belki de uyuşmak diyelim. Uyuşmak ne alaka demeyin, insan yaşadığı acıyla da uyuşur. Yani beklenen sona uyum sağlar.
Giderken şöyle demişti

Geleceğim diyorum geleceğim sana /Ne olur bir takvim sorma bana/Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Bahaddin Karakoç

Sen mi sözünde durmadın, ben mi beklemedim bilmiyorum. Üstelikte hiç takvim sormamıştım ne zaman geleceksin diye. Bir ıhlamur ağacı on yılda açarmış, sen saydın mı kaç yıl oldu o ıhlamur ağaçları çiçek açalı ve sen gelmeyeli. Artık aramızda ‘’ bozulmamış ütüsüyle duran kar yağmış dağlar var ‘’

Şair Bahaddin Karakoç bu umut yüklü şiiri yazarken, hiç gidemeyeceği aklına gelmiş midir bilmiyorum. Ne olur bir takvim sorma bana derken, aradan çok zaman geçeceğini söylerken, bir yandan da umudu Ihlamur ağacının çiçeğine yüklemiş.
Her açan çiçek de solmaya mahkum. Hangi çiçek açmışta dalında kalmış ki. İnsan beklemeye görsün ki zaten bekleyenler için zaman akıp gitmez, aksine çok uzar. Ihlamurlar, Akasyalar, Güller, Papatyalar hepsi bekleme çiçeğidir ve solar.

‘’Çok geç sürgünler ve tomurcuklar için/ Bir sözle dondurur bahçıvan / Güllere su verme, güze alışsınlar’’ Gülten Akın

Güze alışan güller, sanki güneşli günler görmüş gibi. Alışmak işte yine karşımızda. İnsan alışır mı ? Evet insan alışır , acıya, ayrılığa, tekrar tekrar yaşanıp duran olaylara. Peki alışmış olmak, yani olacakları eskiden bildiğinden aşina olduğunda kolay geçer mi. Tabi ki hayır ama aynı acı zaman aşımına uğradığından zaman yaraları kabuk bağlatır. Buna rağmen hiç burnunuzun direği sızlamaz mı, elbet  de sızlar.

Yaz ayının kavurucu sıcağında yanarken, ufak bir efiltiyle  uzaktan gelen Ihlamur çiçeği kokusu burnunuza düştüğü zaman. Güz bahçelerinde bir kıyıya usulca ilişmiş, boyun eğmiş, su verilmeyince güze alışmış bir gül gördüğünüz zaman. Denizin dalgalarından aşınmış kıyısında boş  kalmış bir banka sığınmış bir martı gördüğünüz zaman. Otobüsün camından uzak uzak  bakarken , dağların kıyısına yol yapılırken nasıl dinamitle ağzının burnun dağıldığını düşündüğünüz zaman sızlar işte burnunuz.

Ihlamurlar çiçek açıp geçeli kaç ay oldu. Çiçekler şimdi çay olma vaktinde. Demini almış acılara , demini almış bir Ihlamur çiçeği çayı güzün serinliğine iyi gelecektir. Güze alışmış bir gülü de unutmayıp okunacak kitapların arasına koyarak. 

Gül olmak,külleşmeye hazırlıktır / Külleşmek, acıların dinişi….Hüsrev Hatemi

Tam da külleşme zaman gelmişken…….
Kara gözlerin yorgunluğuna kaldı güz telaşı/ bu boyun eğiş, bu acı gülümseyiş / kaç şiirde yer bulur da susar /eli bırakılmış çocuklar daha iyi biliyor / her masal mutlu sonla bitmiyor / Zümrüdü -Anka kuşu gerçekte yok işte / o hiç olmayan kuşlar ya zamanla, ya zamanın da uçacak alışacaksın.