İnsan ARAÇ mı , AMAÇ mı ?
İnsan özgür iradeyle neyi beyan eder ya da neyi beyan etmek ister. Sırf kendi çıkarı uğruna, özgür iradeyi de yanına alarak yola çıkıldığında o yol yarı yolda kalır. Bu yanlış dönen çark ilk önce insanın kendi ayağına dolanır. Hiçbir insan bizim için ARAÇ olmamalı AMAÇ olmalı. Zira menfatı bitenin dostluğu da biter. Dost diyorsak eğer, o bizim için araç değil amaçtır. Sevgiyi paylaşırız, sevincimizi paylaşırız, ekmeğimizi böleriz, acılarımızı paylaşırız. Onunla içtiğimiz bir bardak çayın ne kadar değerli olduğunu biliriz.
‘’ Söz konusu olan ister kendin ister başkası olsun, insanlığı asla basitçe bir ARAÇ gibi görmeyen fakat aynı zamanda bir GAYE gibi gören bir tarzda eyle ‘’ Kant.
Bu sözlerin açılımı, ne kendini araç olarak gör ne de başkalarını araç olarak gör, fakat aynı zamanda insanı gaye gibi gör. Bu bizim insana olan saygımızın gereğidir. Bir sebepten dolayı ya da ondan fayda sağladığımızdan dolayı onları araç gibi kullanamayız.
Aynı zamanda bunu kimseye yapmadığımız gibi kendimize de yaptırmayız, yaptırmamalıyız. Ben komşumu çok seviyorum, lazım olduğunda gelip benim her işime yardımcı oluyor diyemeyiz.
Bu çıkar gözeten ve onu bir araç olarak kullanmaktır. Oysa komşumuzu eğer seviyorsak, onun kişisel özelliklerinin güzel olduğundan, birlikteliğimizden ikimizin de mutlu olduğundan olmalıdır, bizim işimize yardım ettiği için değil. Diğer bir anlamda dürüstlük ve insana değer vermek de bir ahlak öğretisidir.
Akılsal Doğa, özgürce irade beyan etme kapasitesidir , diyor Kant. İnsan özgür iradesiyle bile bile kötülük yapar mı, yalan söyler mi, çıkarına göre diğer insanları araç olarak kullanır mı sorusu geliyor aklımıza. Erdemli bir insan değilse, ahlaklı değilse yapar. Akılsal doğa insanları hile ile kandırma yoluna gitmez.
Padişahın birinin üç oğlu vardır, bunlardan birine taht vermek ister, düşünür taşınır, haksızlık olmasın diye bir hal çaresi arar bulur. Üç oğlunu yanına çağırır üçüne de birer tohum verir. Gidin bunları bir saksıya ekin , sulayın, güneşe koyun, ben çağırdığımda saksılarla gelin diyor .Aradan biraz zaman geçer üç oğlunu da saksıları ile birlikte yanına çağırır. Büyük ve ortanca oğlunun elindeki saksıda ki çiçek büyümüş boy vermiştir ama küçük oğlunun elindeki saksı boş ve çiçek yoktur. Padişah döner ve şöyle söyler. Verdiğim tohum boş bir tohumdu yani çiçek açmaz ve büyümezdi, siz ikiniz başka bir tohum ekerek hile yaptınız, tahtım küçük oğlumun hakkıdır.
Bu öyküde Akılsal Doğa özgür irade ile hile yapmayı seçmiş oluyor. Yani çıkarı uğruna yalan söylemek ve bir başkasının hakkına girmek. Oysa Akılsal Varlıklar birbirlerinin gayelerine saygı göstermek zorundadır. Evrensel bir yasa Kategorik Buyruk altında dünya kendi düzenini kendi sağlayacaktır.
İnsanın kendi aklına yasa koyuculuk yaptığında, kendine yapılmasını istemediği bir şeyi başkalarına yapmadığında, insanı bir araç değil de bir gaye olarak baktığında evrensel olarak dünya kendi düzeneğinde sorunsuz akacaktır.
‘’ Çıkar için dost arayan, dostsuz kalır ‘’
Gayeler Krallığında ortak gayeler olmadan ya herkes kraldır, ya hiç kimse kral değildir. Ortak yapılan etik değerler yoksa, ya da ortak saygı o toplum huzuru asla bulamayacaktır. Kendin için ne istiyorsan, başkaları için de aynı şeyi istemedikçe, ya da dilemedikçe insan huzuru bulamaz. İçinde yaşadığımız dünya ya karşı sorumluklarımızı yok sayamayız. İçimizdeki buyruk, aklı da içine alarak doğru yönde kullanıldığında ahlaki değerlere vardıkça hayat bulur.