KAR SÜKUNETİ

SEVİL KÖSE sevil.kose.mehmet@hotmail.com

Ceviz ağacım bütün haşmetiyle yapraklarını döküyor. Arada onunla söyleşiyorum. Sordum...Nedir bu halin Zamanıdır, önce yemişlerim, sonra yapraklarım Öyle ya her şey zamanını ve sırasını bekler Peki, Neden zaman benden aldıklarını sıraya koymuyor ki dedim. Baharı bekle, dedi. Vayyyy yine bana doğduğum ayı işaret etti. Güldüm beni kendi gibi sanıyor ceviz ağacım. Her bahar hem yemişlerini hem yapraklarını yenileyebildiği için. Benim kayıplarımı da geri gelecek sanıyor.
    Sonbaharın hüznü hem bahçeme hem kalbime çöreklendi kaldı. Sessizce ceviz ağacımın dibine çöktüm. Yapraklar haşır, huşur tek tek toprağa düşüyor.
    Birden aklıma ceviz ağacımın döktüğü yaprakları toplayıp, kışın ekmek yaparken tandırda yakacağım aklıma geldi...... Vayyyyyy nasıl bir vicdan yaptıysam, içim acıdı.. keşke dedim, toprak olsalar ama yakıyorum, yakacağım, yakarım.
    İşte dedim kendi kendime, merhametim kadar, vicdansızlığımda aynı orantıda.... Birden homurdanarak sordu.. Nedir derdin yine ağzını bıçak açmıyor.... Sustum, sustum, neden sonra böyle böyleeeee. Ağzının içinden bir şey söyledi ne ben anladım ne o ne söylediğini biliyordu. Başını daha bir haşmetle göğe dikip, döktü dallarından kalan giden yapraklarını. Dedi ki...Bana biraz zaman ver. Kolay dedim, zamandan bol ne var ki. Şunun şurasında ne kaldı ömrümüzün bitmesine. Sen boynuna bir bıçkı yemezsen eğer. Ben kayıp yıllarımı geri geri saymazsam eğer. Elbet bahar yine gelir. Senden çalınan sana geri döner, benimkiler çoktan toprak oldu. Toprak, kenarı taş çevrili, başı taş gömülü toprak. Bak yine toprak dedim. Benim sitemim bana eziyet, sana eziyet.
    Bu güz de böyle, olsun bakalım dedim. Başım biraz daha toprağa yakın. Kalbim içine dinamit döşenmiş eski bir bina gibi dağıldı gitti... Yutkundum, yutkundum. ağzımdaki tükrüğüm bile zor geçiyordu boğazımdan. Ben dedim, yine her zaman ki gibi ben. Ben alışkınım kayıp vermeye ama kayıplarımdan daha çok verdiğim değer yakıyor canımı. İnsana verdiğim değerlerimin altından kalkamıyorum. Babamdan sonra öğrenmeliydim bu başı ancak kendi omzum taşır. Biraz söylenirim, biraz yazarım geçer, belki de geçmez dedim. Sonbahar hüznü adı üstünde işte, sustum sustum, bozulmuş kapı zilli gibi bağırdım ya da bozulmuş araba kornası gibi. Bu hüznün geçeceği yok işte. Başımı yukarı çevirdim.
    Paçalı güvercinim, başımın üstünde kanatlarını vurdu, vurdu, vurdu. Baktım tabağına yemiyle suyu bitmiş... Kaç yıldır kendi gelip bir daha gitmeyen paçalı güvercinim kışı nasıl geçireceğinin telaşındaydı. Geçen yıl kar fırtınasında yuvasına girmemiş. Benim tandırda konaklamıştı. Üzülmeeeee dedim, hepimiz ayrı dilden aynı söyleniyoruz. Geçen yıllar nasıl geçtiyse yine geçer.
    Ayva ağacım sarardıkça sararmış, cılız vücudu taşıdığı yemişlerden yaşlı nineler gibi eğilmiş. Sen nasılsın dedim. Ben kışa hazırım dedi ve arkasından ekledi, hadi sıkma canını, topla şu yapraklarımdan, iç bir bardak çay hüznünde geçer soğuk algınlığında. Topladım ayva yapraklarını, demledim çayımı. Bağışıklık sistemini güçlendiriyormuş. Pandemi dış kapıyı yumruklayıp dururken bak bu iyi oldu dedim. Kan şekerim ayarlansın, öksürüğüm geçsin, arada bağırıyorum ya ses tellerim güçlensin. Hoş belki bir şiir okurum, belki de bir türkü....
    ‘’Dost bağının meyvelerı erişti Ayva benim turunç benim nar benim Gözüm yaşı ummanlara karıştı Cefa benim sitem benim yar benim’’
    Kasımın ortasında, bahçemin ortasında, hüznümün ortasında ceviz ağacımla, ayva ağacımla, güvercinimle söyleşiyorum...Ben söyledim onlar dinledi. Ceviz ağacımın homurdanmalarından anladığım kadarıyla, şöyle diyor dubaları bekle derken, yağacak olan kar, tüm yorgunluğunu alır. Sen de dinlenirsin ben de diyordu. Bir yaz boyu anlattıklarını dinledim, şimdi kış, susma zamanı dedi....Dur biraz nefes al. Ne bu telaşın. Benden gidenler usulca gider. Senden gidenler bile isteye gidiyor. Oyyyyyyy benden gidenler bile isteye gidermiş. Evet haklı. İnsan geç fark ediyor ya da geç anlıyor. Babam bile giderken bile isteye gitmemişmiydi. Kaderi kim işaret ettiyse hep gitmeye meyillidir.Oysa o sağlam omuz kaç boynu bükük yetim taşırdı da ağırlıkta vermezdi...Ah kalbim deniz gibi kıyı bulamayınca,gitti ceviz ağacımı buldu...
    Sustum. Şimdi yük kalemde dedim. Dünya biraz da benim telaşımdan uzakta dönsün. Tamam dedi, sen yaz gel bana oku...Peki sen ne yapacaksın koca kış boyu dedim. Düşüneceğim dedi...iyi dedim, sen düşün ,ben yazayım...Bahara ölmez sağ çıkarsak yine dertleşiriz. Güvercinim kanat kanat, ayva ağacım boynu bükük, ceviz ağacım düşüncelere daldık. Kar en çok hayallere yağarmış ya, hele bir yağsın bakalım,, ilk önce hayallerimize yağar, acılarımıza yağar, kayıplarımıza mı yağar. Bakıp göreceğiz... Ceviz ağacımın dediği gibi. Kar sûkunet, Kar sakinlik, Kar temizlik. Hayallerimize de yağsa kar. Arkasından çıkan güneşten sonra eriyen sular şırıl şırıl derelerden, ırmaklardan, nehirlerden koşarak geçip denizine ulaşacaktır.