KARTALLAR YÜKSEK UÇAR !
Ninnilerimiz bebeğin dört beş yaşına gelene kadar onu uyuturken sesli söylenen türküler ve dörtlük maniler. Halk şiirinde nazım türlerinin tayin edilmesinde önemli bir yeri olan ezgi, ninnide de kullanılır. Ninilerimiz annenin çocuğuna duyduğu şefkati anlatır.
Bazen de ataerkil bir toplum olduğumuz için. Özellikle eskiden. Gelin büyüklerin yanında yüksek sesle konuşamadığı için. Söyleyeceklerini ninni adı altında söylermiş. Keza bunu kaynanası da aynı ölçüde dile getirirmiş.
Gelin......
Atem tutam ben seni
Hamura gatam ben seni
Akşam baban gelince
Önüne atam ben seni
Kaynana
Hamuru yoğurmada
Oğlanı doğurmada
Seni bir görsünler bakalım
Guyruklu koyunu sağırmada
Böyle ufak ufak atışmalar, ninni ya da mani daha olmadı türkü adı altında beşikteki bebeğin kulağına ünlenirmiş.
Dini, kutsi ve fikri mahiyette ninniler, Efsane ve ağıt türünden ninniler, Dilek ve temenni mahiyetinde ninniler, Övgü ve Yergi Mahiyetinde Ninniler, Şikâyet ve teessür ifade eden ninniler, Şikâyet ve teessür ifade eden ninniler, Vaat Mahiyetinde Ninniler, Tehdit ve Korkutma Mahiyetinde Ninniler.
Şimdi size hangi ninniyi söylesem de uykuya dalsanız. Bebek olsanız sizi yeniden büyütsem. Sallasam salıncakta . Tutsanız yine minik ellerinizle ellerimi.
ninni bebeğim ninni
uyusunda büyüsün
okullara gitsin ninni
tıpış tıpış yürüsün ninni......
Ah be guzularım hem uyudunuz hem büyüdünüz. Okullara da gitiniz. Tıpış tıpış da yürüdünüz. Ağlaya güle söylediğim ninnilerden haberdar olmadan büyüdünüz.
Hep içimde uyudunuz, hep içimde büyüdünüz, hep içimde yürüdünüz. Büyüdünüz büyüdünüz yine içime doğu yürüdünüz.
Has bahçenin bülbülleri
Uçar Allah deyu deyu
Öter şeyda bülbülleri
Konar Allah deyu deyu
Öttü bütün şeyda bülbülleri sizler duydunuz mu bilmiyorum.
Büyüdükçe uçup gittiniz ellerimden. Hoş ben de uçmuştum annemin kanatlarının altından. Kuş işte uçmak fıtratında var.
Üç kuş. Biri saçaktaki güvercin. Diğeri çalı kuşu. En son kuş da kartal. Anneme sorsalar ben atmaca kuşuymuşum. Zeki ve yırtıcı kuş. Uzun ve hızlı yol katedebilen kuş. Aynı zamanda renk körü. Ya sİyah görüyor ya beyaz. Annem çabuk hareket ettiğimi için atmaca diyormuş. Tabi ki renk körü olduğunu bimiyordur. Ben biliyorum ama en azından hayatın sayfalarının siyah ya da beyaz sayfalarla dolu olduğunu tanımlayacak kadar biliyorum.
Anneler çocuklarına kuş ismi veriyorlar mı bilmiyorum. Ben çocuklarıma kuş ismi koymuştum. Torunlara taş ismi verdim. Kimbilir belki uçup gitmesinler diyedir. Oltu taşım, Lüle taşım, Akik taşım, Deniz taşım.....Hepsini ninniyle büyüttüm. En son Deniz taşım var bir yaşında. Neşet Ertaş dan uzun hava ya da bozlak söyleyerek büyütüyorum.
Bir yaratmış Allah tüm insanları
Ayrılık insanın sözünden olur
Ayrı görme gel şu insanoğlunu
Her niyet kişinin özünden olur
Güneşi bir kuvvet karartır mı hiç
Allah sevmediğini yaratır mı hiç
İnsan olan insan darıltır mı hiç
Haksızlık haksızın yüzünden olur
İnsana aşığın hak özündedir
Garibin hem özünde hem sözündedir
Ruhunun aynası bak yüzündedir
Hakikat insanın gözünden olur
Ellerimin altında yaralı bir saçak güvercini. Yaz, kış hep orda. Ben ondan ayırmıyorum gözlerimi, o benden. Olur ya bir sapan taşı gelir de vurulur kanatlarından. Bazen de kendi kendini yaralıyor kırık dökük saçaklardan bilmediği yerlerden, bilmediği yollardan uçarken. Ne zaman kanatları yara alsa gelip sokuluyor koynuma.
Çalı kuşu hep emin adımlarla uçar. Konacağı yerde, uçacağı yerde bellidir. Konduğu yerleri incitmez, kırmaz. Gittiği yerlere bildiklerini öğreterek gider. Öğrenerek döner. Cılız bir vücudu, anaç bir kalbi var.
En son kuş kartal. ''kartallar yüksek uçar '' evet evet tam da bu. En yüksekten uçarlar ki manzaranın tamamına hakim olurlar. Kolay avlanan, kolay yaralanan bir kuş değildir. Özellikle eğitildiğinde veya kendini eğittiğinde. Görüş açısı mükemmeldir. Bazen benim fark etmediğimi o fark eder.
Üç kuş işte. Kendi kantlarıyla uçsunlar diye üzerlerini dualarla, ninnilerle bezediğim üç kuş.
Bedevi bir anneye sormuşlar.En çok hangi evladını seviyorsun diye.
O da demiş ki......
Hasta olanı iyileşene kadar
Yol da olanı eve dönene kadar
Küçük olanı da büyüyene kadar....
Güzel tanımlamış aslında. Hani anneme sorsalar. Annem beş parmaktan hangisini kessen acımaz ki derdi.
Bana sorsalar. Benim için bir meeeeeeeeeeeeee demeleri yeterli. Guzulu koyun gibi döne döne hep arkalarındayım.
Ah saçak güvercinim. Şimdi sen yeniden bebek olsan. salıncağa yatırsam. Sana hangi ninniyi söylerdim bilmiyorum. Belkide bir türkü yaralarını kolayca iyi ederdi. Yine her zaman ki gibi bir türkü çığırırdım sana Neşet Ustadan.
Bazen öyle boş bakıyorsun ki dünya ya. O yüzündeki masum ifadeden sadece gözlerine alıp içini şiirle doldurmak istiyorum. Bana şiir şiir baksın diye. Bakabilir misin ki.
Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela,
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Nazım Hikmet.
Kuşlarım, taşlarım, yolcularım. Sizler kanat gayretinizle uçarken. Benim ellerim değil hep kalbim çalışıyor. Arabanın silecekleri gibi bir sağa bir sola. Arada kar da yağıyor, yağmur da yağıyor. Sildim ellerimle, gözlerimin yaşını sildiğim gibi pencerelerinizi. Ceplerime yara bantı doldurdum. Hangi kuş yaralandı, hangi taş berelendi hemen ordayım. Bu aslında genetik bir geçişle annemden kalma. Annem bütün kuşları için saçını süpürge eden bir ana.
Ben yanarım yavruma
Anam yanar yavrusuna
Kimseler yanmasın ciğerin yangısına...
Babam da kuşlarını özlediğinde '' yavrular gözümde bir salkım üzüm '' türküsünü dinlermiş. Aşan bilir karlı dağın ardını. Sivas türküsü. Derleyen Muzaffer Sarısözen.
Selvinin dalları boyundan uzun
Yavrular gözüme bir salkım üzüm
Ölmeden o yâri görürse gözüm
Koyun kuzu kurban olur o zaman
Babamın gözündeki bir salkım üzümden en kara ben olsam gerek ki. Ne çok seviyorum dökülmeyi kelime kelime, tane tane. Ah babam ah, üzüm derken o hasret kaldığın bir salkım üzümden pekmezler, pestiller çıkaran hayattan. Benim nasibime en çok sirke olmak düştü. Keskin sirke küpüne zararmış ya. Döküldü küpümün sırları. Kendimden başka yok kimseye zararım.
Ninniler, türküler, maniler, uzun hava, bozlak, şiir derken. Gece sabaha devirdi kendini. Sabah sabah ninni olmaz artık. Bir şiir de kendime söyleyeyim, uyandırayım, büyüteyim kendimi.
Kantara vurulmaz bir yenilgi yaşadığım
Sen ne kadar yürüdüğünü yazarsın
Ben ne kadar geri döndüğümü
Uzak kalır, uzağında kalır yola düşen düşlerin
Bilerek yürürsün, kan kusarak, geri döneceğini
Artık mevsimidir doğumun
Mart kapında bekler, sen sancıda
İkiside doğmak olur bir acı avazda
Ya da her ikisi de ölmek
Alacaklı yılların hesabı
Ne eksilerek, ne bölerek, ne çarparak
Doğru çıkmıyor işte.....
Şiir ile sağlama yaptım
Elde var kelimeler.....