TÜKENMEZ KALEM YANILGISI

SEVİL KÖSE sevil.kose.mehmet@hotmail.com

Her şey yalan, tükenir kaleme, tükenmez dedikleri gibi. Tükenmeyen ya da bitmeyen ne var ki. Her şeyin bir sonu var ömrümüzün bile. Dünya ya misafirliğin bile bir süresi var, buna rağmen yapılacak işlerin tarihi ve sıralaması önümüze dizilir durur. İnsan bilir aslında dünya da misafir olduğunu ve  süresi olduğunu ama yine de o gün geldiğinde konduramaz kendine.

Eylül kapıyı yumruklayıp durur , içerdeki Ağustos yorgun ve bitkin , sukutla  süresinin bitmesini bekliyor. Toprak suya hasret, üzerinden geçen biçer izlerinin hasarını onarmaya çalışıyor. Ağaçların biraz rengi solmuş, tek tek sarı yapraklarını düşürüyor.

Düşmek ‘’ Düştüm yine çaresiz gurbetin yollarına, ne o resmini isterim, ne selam gönder bana ‘’ Hasret nedir bilenler için zorluğunu kolay kılar, alışır insan çünkü. Sevgiler biter, ayrılık biter, sevinçler biter, hüzünler biter. Bitmeyen ne var ki bu dünya da her şey biter, çünkü insan alışır.

Çocuk yaşta derin  yara yaşamışlar için, gelecek yıllarda yaşamış olduğu ve ya yaşayacağı acılara karşı bağışıklık kazanır.  Hele hele olacaklara, olabileceklere gardını almışsa eğer, bilir bu da geçecektir, tıpkı ötekilerin gelip geçtiği gibi. Her ne kadar bir daha eskisi gibi olamayacağını bildiği halde direncini diri tutar.

Acınızı paylaştığınız insanlara dikkat ediniz, onlar sizin sandığınız gibi tükenmez kalem değiller, onlar da bir gün gelir tükenirler ya da eskisi kadar size kulak vermeyebilirler. İşte tam da bu yüzden acınızı paylaşmayınız, keza sevincinizi de paylaşmayınız. Döner size öyle bir cümle kurar ki feleğiniz şaşar. ‘’Sana durlanmış kelimeler getireceğim/ pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler kelimeler,/ bazıları tüyden bazısı demir/ kabzenin, çekicin ve divitin tutulduğu yerden parlayan şiir.’’ İsmet Özel

Yıkılma sakın diye sesleniyor İsmet Özel, ve ekliyor ‘’ölüyoruz demek ki yaşanılacak ‘’ yaşanılacak ne varsa yaşama dair insan hepsini yaşar, hepsini sineye çeker. Yıkılmadan, direne direne. Tükenmez kalem gibi tükene tükene bittiğini anlamadan. Durulanmış kelimelere tutunarak, dilinin ucundan çıkan parlayan şiirlere tutuna tutuna, düşe kalka yolu tamamlar.

Mevsimin değiştiği şu günlerde Eylül sancılı bir aydır, geçiş yani hüzne, sonbahara, dökülmeye, değişmeye, değişime geçiş. Özlediğin her şeyin gurbeti başlar içinde ,insan eliyle özlemin çivisi çıkar, tekrar tekrar çakarsın yerine. Özlemin çivisi geçtiği yerleri yara bere açar gider.

Gökyüzü, kuşlarını göçe hazırlamadan basarsa bağrına, kuşların kanatları yara alacaktır bu kesin. Nihayetinde gökyüzünün göç kuşları illaki uçacaklar. Yolculukları uzun, yolda kalan için yapacak bir şey yok. Bir ağacın dallarında son bulacak  ömür, uçan kuşların ömründen daha kısa değil.

Eylül hüzünlü geçecek diye kimse Ağustos ayına dur biraz daha bekle diyemez. Dedim ya tükenir her şey diye. Yıllar, aylar, haftalar, günler ne varsa tükenir. Ah şu bilirkişiler tükenir kaleme tükenmez dedikleri gibi işte.Gökyüzü kırılmasın diye kuşlara el salladım, döne döne alıştıkları yere kanat vurmaları,sevildiklerini bilen kuşların doğalarının gereğidir. Bunu bilen bilir,‘’ Kuşlar unutkan olur yine gelecekler’’ Diyen Yaşar Kemal ne güzel tanımlamış.

Tükenmeyen gökyüzü, Eylül de yağmurunu al gel  susuzluğumuza, kuraklığımıza ,kurumuş topraklarımıza derman ol. Çarpışıp duran bulutların döksün gözlerini yere, yıkasın kirlilikleri.

Tükeniyor, tükenmez dediğimiz ömür .Siz ömrünüzün mevsimlerini kendi gözlerinizin tuvaline çizin, gökkuşağı renginde boyayın, yağmurdan sonra güneş doğacaktır.