Yosun Tutmayın
Yosun Tutmayın
İçer de yosun tutmayı istemeyen su
çatlağa doğru akar ve sızdırır
Bu suyun söz halidir bilene
ya oku
ya yaz
ya dinle...
zeytin kelimeler
Yosun tutmayı istemeyen su çatlağa doğru sızar. Bu suyun söz halidir. Önce suyu okumalısın. Bir deniz düşün,gökyüzünün suya yansımasıyla maviye bürünen,elinize aldığınızda şeffaf renkte olan. Gelinlik giymiş gibi köpüren dalgalar,üstünde martılar,dibinde balıklar ve yerle gök arasında suyun içinde binlerce yıldır duran taşlar.Kayıkçıların denizin saçını okşayan kürekleri,kim zaman başını ağrıtan tekne çarkları,kimi zaman hüzünle kucakladığı batık gemileri. Hele hele gün batımına şahit gözleriniz güneşle denizin buluştuğu an da insanın içini ürperten boşluğuna rüzgar da eklenince ipi kopmuş uçurtma gibi salınışınız ne güzeldir.
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...Orhan Veli Kanık
Suyu yaz deseler ilk kır çeşmelerinden başlarım yazmaya. Kurnası yoktur,kaynak suyu olduğu için hiç durmadan akar gider oluğuna. Çobanlar,hayvanlar,kurtlar,kuşlar nasiplenir suyundan. Kır çeşmelerinin mutlaka bir oluğu vardır,dolar dolar boşalır. Oluğa eğilip baktığınızda kendi yansımanızı görürsünüz ayna gibi.Ne zaman bir kır çeşmesi görsem yanına gidince konuşacakmış gibi gelir bana.Yanına gidince de hiç konuşmadan boynunu büker. Başı dik ve mağrur duruşu içimdeki hüzün trenlerinin hepsini harekete geçirmekle kalmaz trenlerin hepsi birden düdük çalarak dağların kıyısındaki raylara hüznü dökerek gider. Kır çeşmesinin ne söylediğinden çok ne söylemediğine bakın. Sır gibi sakladığı suyuna yansıyan yıldızlarının hepsinin bir adı var.Bir keresinden bana tek tek isimlerini saymıştı.Suyun derdinden de dilinden de anlamak lazım.
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi. …Faruk Nafiz Çamlıbel
Suyu dinlemek lazım. Su, dinleye bilene konuşur. Şarkı söyler, şiir okur, dua eder. Suyun sesini uzaklardan duyarsınız, serinliğini farkedersiniz. Bir şelale düşünün ırmakların nehirlere dönüştüğü,nehirlerin coşup taştığı. Kabına sığmakta güçlük çeken bir su. Kıyılarında saçları suya değen salkım söğütler,yüzünüze sıçrayan yağmur damlası gibi damlacıklar. Suyun içinde kuyruk şaplatan balıklar.Kıyısında illede üstü semaverli tahta masa. Hışırtı ve şırıltı aynı anda kulağınıza ulaşır.
Toz duman savrulurken
Gül çimen kavrulurken
Can tenden ayrılırken
Yağdır mevlam su
Su yosun tutmamak adına sızdırır.Söze dökülen suyu yazın,okuyun,dinleyin. Su yoksa hayat yok. İnsan vücudunun bile yüzde seksen üçü sudur. Buna rağmen nasıl oluyor da içimiz yanıyor demeyin,yanar çünkü. Gidin içinizi bir suya dökün,aksın gitsin ırmaklardan,nehirlere,nehirlerden denizlere,denizlerden okyanuslara. Elbet bir gemi güvertesinde yüzünüze sıçrayan sular sizi serinletecektir. Su gibi ömrünüz olsun,yosun tutmayın,zira yerin yedi kat derinliğinde eliniz kolunuz bağlı taşlara sarılı kalakalırsınız.Sızdıracak suyunuz,söyleyecek sözünüz,dinleyecek kulagınız olsun.Sudan gelen suya döner,akan su asla kirlenmez.