ACIYI RESMETMEK
Dramatik zamanın ışıksız gecesinde yıldız keyfi sürüklüyor ve devam ediyor kimsesizliğin bir dağ başı yalnızlığına. Evet, kimsesizliğine gam düşüyor bir yerden ve bir yerden gelen kulakları sağır eden sakıncalı gürültü!
Şubat geceleri üşütüyor, olmayan ılık nefeslerden şafak söküyor ve zifiri karanlıktan tan yeri kızıllığını gölgeleyen bulutların ardına bırakıyor, sonra aralarından turuncu güneşin cılız ışıkları sızıyor. Bir bakıyorsun ortalığa kıyametten kalan görüntüler ile kimsesizliğin geçişlerinde kuş sesleri ağaçlarda cıvıl cıvıl ve yüksek kayalıklardan sebepsiz uçușlar. Tırmansan kayalıklara keskin uçları ellerine batar ve duymazsın acısını, çünkü yerinden oynuyor fay kırıklarında!
Yıkıntılar altında bugünü metne resmetmek gerçekten zor ve bir o kadar da emek istiyor. Uzak yakınlıkta hissedebilirsen yaşadıklarım bunlar ve yazılmaya değer olanları yazdım desen, satır arası kayıp insan sözlerine baktıkça bedensiz varlık misali etrafımızda dönüp duruyorlar!
Hem var hem yok demenin nasıl bir şey olduğunu okudukça anlıyor ve hak veriyorlar. Ne var da öyle uzaktan bakar gözler alt alta sıralanmış dizelerden başka ne var çağrışımlar imgesiz devriklerin zehir atıkları. Gidecek acıyı anlatan şiirli yol var öyle mi? Olmaz mı acılı şiir sözleri yerle bir ediyor. Sanma yazınca geçiyor. Ucu açık günlerin geçit vermez vuslatı. Güneyin toprak görünen yüzünde yerle yeksan ile kar ve yağmur bir damla hasret bırakıyor... Bıraktıkça düșlerden düşen asık yüz ile aynalara. Baktıkça aynalara felaket kurak mevsimler gibi, değişen iklimine bir faydası yok büyülü sözlerin ve ne denirse ondan deyip geçmek de yok artık.
Bu metin sadece okununca sendeki intibası ve tahrip gücü değil, yüreğimdeki varlığıyla bile iç çekişmelere sürüklüyor, yazdıkça her bir felaketin ömrünü ölçüyor, vesselam.