CANLI TARİF

YÜKSEL KÖKER yukselkoker58@gmail.com

Dünyayı tam anladığında, seni hiç anlamadığını anlayacak ve bir daha anlaşılır bulmanın hiçbir işe yaramadığını, lâkin onsuz niye yapamadığını bilse değişen çok şeyler olacak.
Onsuz zamanların öfkeye dahil hüzünlerini afilli sözler alsa üzerinden, hiç dokunmayan uzak yakınlıktaki gözlerin yaklaşmasına çare var mı?

“Ah şairler, siz büyüttünüz bu yaraları.” 

Yorgun düşlerin sahici dokunuşlarına mülhem soluk soluğa, elleri diz kapaklarında ve burnundan soluyan şiirler yazdın, lâkin şair olabildin mi bilmiyorum. Sonra geldi ve gözleri gülüyordu bitmeyen sevda masalına inat; ne o bitti ne de şiirler. Yazdın dere tepe düz giderken ve güneş uzaklaşmıştı tepelerin ardından vadiye yarım ışık. Çaprazında turuncu akşamın gurubuna gark; ha battı, ha batacak derken gözleri süzülüyordu lacivert geceye ve bakır renkli ay yüzünde tebessümü sebepsiz. Işıksız ortam yıldız düşleri düşlerinden düşen serseri sentetik dolunay ve bir elinde yağlı boya fırçası. Sözleri mi resmediyordu yoksa afilli sözlerin altını mı çiziyordu? Yok, sevgili yazar, șuraya da bir tane düşünen hüzünlü şair resmi çizeyim diyordu ki gerek kalmadı, çünkü çok geçte olsa canlısı karşısında duruyordu! 

Bu başka tarif, tarifin canlı tarifinde ve gözler! 
Tabii ki çokça beylik cümlelere gerek var, çünkü yazılanlar yazıldığı gibi kalmıyor. Kağıdı kesecek kadar iki ucu keskin bıçak gözleri ve bu yüzden çala kalem yazılanların hiçbir şansı yok!

Erkene aldığın düşlere geç kalsan değişen ne olabilir ki? Bilmiyorsun, sanki șiirden gün almış! 

Uzak çağrışımları seviyor ve kodlanmıș tek bir kelimenin baş harfinden bile izini bulur, eksiltili söz delisi. Akıl oyunlarına ram sözleri yerinden oynatıp estetik bir dil ile yazmak, ona göre tek başına hiç marifet değil, çünkü karanlıkta yıldız görmeyi çok seviyor. Derin manaların yüklemiş olduğu anlamların karşılığı hissedebildiği, gerisi teferruat ve sığ sözlere fazla takılmıyor.