DÜŞ SICAĞI

YÜKSEL KÖKER yukselkoker58@gmail.com

Geceye değil ısrarımız güneşin uzaklaşmasına desem yıldızları sayamam, sende sayamazsın!

Nasıl bir düş zamanı ve düşünden düşenler var nasıl, seni sevmenin vakti saati yerli yerinde. Șimdi senin düşünme zamanın, ben söyledim geçtim. Hadi ne söyleyeceksen söyle ve acele et yavaş yavaş, antik bir şiirde geçtiği gibi. Hiç değilse diğer yarısına yetiş! 

Ve diğer yarısından geçtin ve zaman biraz daha öte. Ötesi berisi yok gelsen bırakmaz almadan diğer yarısını ve değişmez teselli iklimine denk.

Düş sıcağında kavrulursun, amele yanığı tenin, ellerin nasır, göz çukurların derin, göz torbaların sarkık, kırışık kader çizgilerin yüzünde ve düşlerin sebepsiz. Söyle garip sona doğru neyi tutabilidin, neyi bulabildin de çekip gideceksin? Gitme demesem de gideceksin değil mi? Evet, gideceksin, çünkü elinde değil! Nereye ve nasıl? Bilmiyorum, gidenler gelmediği için soramadım ve senin de soramadığını biliyorum ve biliyorum ki bir zaman sonrasında buluşacağız.

Buraya kadar okudum sevgili yazarım ve hatta birkaç kez okudum ne anladın dersen, hiçbir şey diyemem, çünkü satır arası yitik sevdalara mülhem garip son gelmeden dokunuşlar var, lâkin neyi nasıl yapacağımı bilmiyorum, inan senin yapıp yapmayacağını da! Sahi yazarın karnında saklı ne demek istediği, hafiften yazar ve geçer. Sahi böyle olduğunu düşünüyorum, bilmem doğru mu yoksa sen de mi yazılanların tümünü boşluğa savuruyorsun? Evet, boşluktan bir boşluğa desem, seni anlayacak boşluklarda gözlerim. Öyle uslu uslu dur, eğer durmaz isen çırpındıkça bu metinde kaybolacaksın!