EYLÜL

YÜKSEL KÖKER yukselkoker58@gmail.com

Uzak çağrışımlı, imasız imgeli şiirler bıraktık zamana ve hepsi dize kaybından ölüyor desem ne içlerinden ölmeyenler var, tıpkı eylül gelince şiir cümlesi gözlerinden alınan manası ruhuna gark, biteviye düşlerine mülhem! 

“sonra sen geldin
gözlerin gülüyordu 
yıkıldı Eylül’’

Ele avuca sığmaz düşlerimi hiç düşürmeden tuttuğun gün sende kaldım. Ve diyordun benim adım mevsimsiz açan gül dilhanende, lâkin güle gülüyordun sebepsiz. Sebepsize birkaç sebep tamam mı devam mı, tamamı devamında, ne dersin devam edelim mi yoksa böyle mi bırakalım mevsimsiz? Sonunu görmek istiyorum sevgili yazarım başladık bir yerden ve yarım bırakmak bana göre değil. Bunu senden duymak çok güzel oldu ve kafamdaki umutsuz sorular dağılmaya bașladı. Evet, nerede kaldık demiyorum, hoş sohbette sevmediğim bir söz çünkü! Seninle sohbet edecek o kadar konu var ki, kestane gözlerinden diğerlerine sıra geleceğini sanmıyorum. Sevgili yazarım o halde gözlerime bakarak diğerlerini anlat. Öyle yapalım ve başka türlü anlatmak çok zor.

Bugün eylül ayına girdik ve kavurucu sıcakları geride bırakmaya başlıyoruz. Bu ayı seviyorum, bilmiyorum belki bu ayda doğduğum için, bilmiyorum belki hüzünleri ayva sarısı yapraklara benzettiğim için! İkisi de bana uyar sevgili yazarım; bir yanım senin yazıların, bir yanım hüzün yaprakları ve rüzgar çıkmadan bir bak diyorum. Nasıl? Daha nasıl mı diyorsun ve yaz aylarında yazarak kaçırdın vuslatı, güz ayları öyle olsun istemiyorum, bir yolunu bul gel daha ne diyeyim ne? Tamam, sakin bir kafayla geleceğim ve kafanı yazmadan ütüleyeceğim.

“Milena yardım et bana! söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla!..” Franz Kafka

Ve diyorum ki, her şey gitmekle alakalı; konargöçer varlıklarız, kiminin zoruna, kiminin de hoşuna gidiyoruz. Umarım senin hoşuna gidiyorumdur, dünyalık hikayemizi bitirmeden. Hele bir başlasın, sonunu düşünürsek en başında kaybedeceğiz sevgili yazarım. Şimdi kurma zamanı değil, doğaçlama zamanı ve içinden geldiği gibi davranmak. Daha fazlası olabilir mi, neden olmasın senin sevgi derecene bağlı. Buraya kadar tamam kestane gözlüm, şimdiye kadar yazılması gerekenleri yazdık ve yazılmayacak olanları vuslata bıraktık. O kadar çok söylenecek var ki, belki de hiç söylenmeden anlaşılacak ve biliyorum fazlasını anlayacağını.