İÇ SESİ ...

YÜKSEL KÖKER yukselkoker58@gmail.com

"Ve hınca hınç dolu, iğne atsan yere düşmez, ayakta gidecek yer yok balık istifi düşlerimde!" 
Bu kadar doluluk niye iç sesim? "Bilmiyorum ne ara doldu, sanki bardağı taşıran son bir damlayı bekler bir halim var!" Biliyorum o bir damlayı; o çifte kavruk gözlerden süzülerek inecek șakaklarına dokuna dokuna ve ordan gamzeye. Çünkü o sana yapışmıyor, bilakis yakışıyor. "Ah keşke yapıșsa diyorum şeffaf şeffaf ve gören hemen anlasa şaşırıp kalsa!" Evet, haklısın ben bile şaşırdım! "Ben de bu kadar hemen anlayacağına şaşırdım desem yeri var."

"Aklına değil, aklından eseni söyleyebildigin gün bil ki; kendin oldun! Bir de senden duyalım geciken vakte iștiyak ne olup bitiyor demeden sesli düşünerek, hep iç sesini dinledin!" Tamam devam evdeyim. Hepsi hepsi de hepsinden bir fazlası hiçten kalmaz düşlere çifte kavruk gözler. Tıpkısı nedir var mı bir şeye sebepsiz, bilmem söylesin bitecek mânâya gark sözler. 

Gözler ile sözler mi her dem hiç bağdaşmayan? Bağdaş kurup oturduğumu saymasın yüreğine
ve çocuktum o vakit, elin tersiyle göz yaşlarını silerken, şimdi büyüdük ve sevmenin vaktini aldık. Zaman sevebilmenin kaç yaş dilimi;
bir, iki, üç başlıyor desem? Ahşap merdivenlerinde her bir basamağı ile bin telaş, 
telaşında bitmez gözü kara hâyâller ve 
hayallerinde bir sonu var desem yok der. Her çıkıșın bir inișinde bir adım ötesi düşler, 
düşlerinden düşmeyen ne var ne yok dile kolay! 

Sevmenin hangi yaşı, kaç çeşidi var bilmiyorum
ve adımlar biraz daha ona yakın desem, bir bak bakışlarında bambaşka bir huzur diyorum. 
Yavaş gel demese, hak ettiğim bir hız, hızlanır canı mâşuk bu hâlim, açsa kollarını iki yana...

Etrafında birkaç tur? Adımlar rahvan bekleyen güne güneşi tutacağız. Güneş ile bir elden bir ele ve gönülden gönüle koşarken, bir o geldi durdu her şey! Bak rüzgar sert esiyor, kirpiklerin arasından kașlarına mülhem. Șiirden uçtu nasılmıș başka yer var mıydı, has güllerin dizeleri gibi dizeler yoktu değil mi? Yoktu yoktu çocuk telaşı var diyecen yüzünde, belki o yüzden masumdu, belki de hepten masumdu.