İÇ SESİ 

YÜKSEL KÖKER yukselkoker58@gmail.com

Eline kağıt ve kalemi aldığın vakit ne yazacağın konusunda hiçbir fikir ortaya çıkmadan önce iç sesin sana öyle bir yardımcı oluyor ki hâyâl gücünü zorlamana hiç gerek kalmıyor ve kurgu kendiliğinden ortaya çıkıyor. 

Aslında hissediyorsun içinden bir şeylerin yanıp tutuștuğunu da kaynağın özü daha ne olabilir ki dediğinde ateşin enerjisine benzeyen kaynakla karşılaşıyorsun. Peki, nedir yanıp tutuşan öz? Yanmadan hiçbir şey diyemem sanki. İç sesin mi tetikliyor bilmiyorum ama ilk kelime sonrası kartopu gibi yuvarlandıkça metin çığa dönüyor.

Ismarlama yazılanların ne denli ruhsuz bir metin olduğunu iç sesini dinlemeden yazınca anlıyorsun. Anlıyorsun lâkin bir türlü o duygu geçișini ve diyalog dilini kuramıyorsun iç sesin olmadan! 

Ötelerde duygu yığınlarının varlığı tam anlaşılır olmakla beraber nasıl olduğuyla ilgili kesin bilgiler mevcut değil ve tahmine dayalı şeyler.
Yazılmayanların yazılanlardan daha çok önemli olduğunu yazılan karşına çıkınca anlıyorsun ve
değerli bir halka diyorsun ruh zincirine eklenen. 

İç sesi anlamaya çalışıyorum ve onun kaynağı insan olmamız dediğimiz vakit insan olmanın kaynağı nedir sorusu aklıma geliyor. İnsan akıllı ve düşünen bir varlık olması ile kendi kaynağını kendisi oluşturuyor. O vakit kaynağın rezervi ve ne kadarını kullanılabilir kısmı ortaya çıkıyor. Kendisinde olan yetersiz kaynağını dıșarıdan besleyerek gelişimini tamamlayabiliyor lâkin özünde bir şeyler varsa ancak sonuç alabiliyor.

Yumurta içeriden kırılınca bir can ortaya çıkıyor, işte güzel bir yazıyı da yumurtaya benzetirim. İç sesin birkaç yerde demlenip duyguları kırarak ortaya çıktığında kendi canlı ağırlığını ortaya koyuyor.

Yazının kime yazıldığı dokusu ve kodları ile anlaşılıyor. Muhatabı tam manasını anlıyor, çünkü onunla üst perdeden metin dilin oluşmuştur artık. Muhatabın dışında kalanlar ne anlıyor sorusuna verilecek bir cevap ise edebi değer bulduğu takdirde kendine ne kadar pay çıkardığı ile alakalı vesselam.