İNCELMEDİĞİ YERDEN
Ötelenmiș biraz daha zaman varın yanından geliyoruz ve saatler 00.00 yaklaşıyor. Bir daha yarınımız olacak nûr topu gibi, ancak gelişen ve değişen hiç olmayacak. Olmasın, yarın ola hayr olamız var ve ertesi yarınlara söyleyecek aynı sözümüz. Hep böyle mi oldu? Evet evet, hep böyle oldu ve umutlarımız hep yarınlara ertelendi. Bugünden yarını yok ve acelemizde. Bekleyip göreceğiz ve ne halimiz varsa. Olup biten ne varsa dünün yarınlarında ve gözler; belki erken, belki de geç kapanacak. Nasıl kapanırsa kapansın yarınlar ile sınırlı bir ömür.
Hiç sebebi yokken olmayan sebebine sarıldık ve sarıldık mekansız bir günün zamansızlığına.
Hayatta olmaz dediklerimiz hayatta oluyor, takılma yarınlara! Sudan ucuz ve sudan sebepler ile sensizlik şırıltılarına kapılarak kim düştü ve kim boğuldu sorusuna cevap belli mi? Değil, bilinmez kıyıya vurmadan! Belki hiç vurmayacak, belki de taş bağlayıp attılar... Atabilirler, çünkü katır yükü ve çuvallar dolusu düşlerimiz. Yorgun düşlerin sahici dokunuşlarına sebep ağzı açık çuvalsız gülüşler ve ağzını kim büzebilir? Sorular sorular ve sebepsiz sorular...
Geceye çağrı akşamlarına ilk yıldız pırıltısı ve ay yüzlü gülüşüne düşen düşler.
Cevabı yok soruların varlığına inceldiği yerden kopsa çok iyi hiç incelmediği yerden kopuyor ve oraya düğüm atmak aklımızın ucundan bile geçmiyor. Yürekten çağrılara kulak vermesen bile bekliyor gibi yapmıyor, inan her şeye rağmen bekliyor umutlar. İşte İnsan çelişkilerin ortalaması mı bilmiyorum lâkin her hangi bir çelişkiyi her dem ortadan kaldırmak için başka bir çelişkiye düşüyor. Biliyor musun, sanki sırat öncesi son çıkış yazdığımız ve çetin bir savaş hâli kelimelere sığındığımız. Bazen savunmak, bazen de saldırmak için yazıyoruz da belki hayatta kalma sanatını işliyoruz kim bilir!