KERVAN
Havada "şimdi ne olacak" kokusu var! Yorulduk söz kervanlarında ve durmadık. Atlar yorgun ve terli! Kervan bazen ters dönünce uyuz eşeğin başı çektiği zamanlar olmadı degil. Olsun kimin umurunda; "iyi at kendine kamçı getirmez." Obez sözlerin ağırlığı var șimdilerde lâkin tek tesellimiz "bir dirhem et bin ayıbı örter" kısmı!
Gök kubbe altında edebiyat adına söylenmeyen söz kalmadı diyorlar düşüncesine iștiyak biz de felsefik ve soyut sözler yazmanın peşine düşelim! Ben derinden getireyim, sen yüzeyden anla olur mu? Olmaz olmaz hiç olmaz diyeceğini düşünerek sözlerin etrafında dönüp akıl oyunlarında uğraşma ve direkt söyle geç ne söyleyeceksen! Tamam tamam, hemen tavır alma söylüyorum; yazmayı değil, sana yazmayı çok seviyorum. Anlaştık mı? Hayır, demiştin bir zamanlar bu düşünceme ve saçmalamak sana çok yakışıyor! O hâlde ben saçmalayayım sen ortalığı düzelt olur mu? Biliyorum buna da hayır diyeceksin! Sana ne yazayım da hayır cevabı almayayım, inan çok zor ve zor günlerde aklıma düşüyorsun. Yazarak biter mi zor günler? Çok zor değil mi? Sen, zoru seversin sevgili yazarım! Evet, zoru severim, bunu demekle zor olduğunu da çaktırmadan söylüyorsun değil mi? Aslında hiç zor değilim, sadece kalbime giden yolu bul! İyi de nasıl, zaman navigasyonları bile göstermiyor! Hisset öyle mi? Seni daha nasıl hissedeyim ve dahi söz kalmadı anlatacak.
Bazı şeyler, bazı şeylerin değerini dünya ölçüleriyle ölçemez! Anlamanın ötesine geçmek gerekiyor, peki buna ihtiyaç var mı? Olmaz mı bu haliyle yanından bile geçmek ne mümkün! O hâlde zorla düşlerini zorla da nereye kadar? Ben sana söylerim sevgili yazarım! Peki, öyle olsun deyip devam edeyim olur mu? Olur olur.
Ve bir gün hiç kimseye ihtiyaç duymadığın vakit kanatlanıyorsun ya ihtiyaç duymadığını da "hiç kimse" sözü ile anlatıyorsun öyle değil mi? Yok öyle bir şey! Her zaman birine ihtiyaç var, hatta sensiz günlerde bile!