TÜRKÜLER
Bakma olumsuz yazılıșına, bazen olumsuzluğu olumludur. İste istemediğin kadar düşlerden!
Hem yazıp hem de türkü dinleyelim olur mu?
Başıboş düşleri hizaya sokmak senin işin mi? Değil değil. Eeee... Eeesi meesi yok. “Aramızda dağlar sıralı durur” diyor Aynur Haşhaş ve “Yâr selam göndermiş alırım ama ben ona bir selam salmadan ölmem diyerek devam ediyor “canlıdan cansızdan sorarım ama ben ona bir selam salmadan ölmem” Bak ölümü öldürmek böyle bir şey olsa gerek ve düşleri sadece hizaya sokmak isteyen ben değilim, anla işte türküde hızını alamıyor “Azrail canımı almaya gelse gelse, yâr başımın ucuna gelmeden ölmem, yâr eline merhem sürmeden ölmem” diyor. Bitti mi hayır. Bu türküden sonra Aşık Gülabi devam ediyor; “Senden bir şey istemiyorum yorma beni dünya dünyâ/ elaleme rezil edip kırma beni dünya dünyâ!” Duygular fecre uzanıp kendine yer ararken söyleyenin adını bilmediğim bir türkü daha:“Kamil olan kalmaz naçar gam yeme gönül gam yeme/ kara gündür gelir geçer gam yeme gönül gam yeme.” Bu kadar fazla demeden Adnan Șenses başlıyor ve soruyor: “Neden saçların beyazlamış, sana da benim gibi çektiren mi var?” Yeter bu kadar radyoyu kapatayım derken sonuna kadar dinlemeye devam ediyorum:“ Bir zamanlar bende deli gibi sevdim/ o bana dert ben ona mutluluk verdim yıllardır soruyorum bu soruyu kendime ya Rabbim ben bu dünyaya niye geldim?”
Bakışlarını kenara bırakma gözlerine gerek kalmadan seni anlamayacaklar! Bakmaya veya yazmaya devam! Evet, hizaya sokulmalı düşler!
Bir hayli zaman oldu, yazdık ve çizdik. Mânâlar kendi akışında ve bulacaksın bir avucunu zahmet pınarına dayayıp su içer gibi. Öylesine kanacaksın lâkin sana yarayan kadarını alırsın, çünkü akıșlar duygu deryasına tam yol ilerliyor ve radyoyu kapattın diye o türküler susmuyor!