YAKIN

YÜKSEL KÖKER yukselkoker58@gmail.com

"... yakın!" Yakın derken, çifte kavruk gözlerin mi yakın, yüreğini mi ateşe vereyim, senden çok memnunum neyine yakınayım?

"Üç nokta öncesini düşün ve ona göre karar ver şair!'' Biliyor musun, bu aynı anda üç yerde görünmeye benziyor. Karış karış karışlasan zihinlerin gün görmeyen odacıklarının ölçüsü dünya, ederi bir ömür. Neyin günahıydı çekilen ve neyin sevabıydı üç nokta öncesine ekilenler? Erkene aldığımız düşlerin geciken vaktinde ayrılan yolların hesabı yoktu, lâkin sağa sola sapmalarına sebep aradık. Bekleyişin yokuşa süren yanları savdaya kadar ve tümseklerden yuvarlanırken yüzümüze yüzümüze vuran rüzgârı sevdik. İzleri kayıp zamanın en küçük ip uçlarında gıdasız tortulu yanlarını damarlardan aldık ve sevmenin bilinmez yanları yordu. Tenhası kalabalık düş yağmurları tuz-buz. Bardaktan boşalsa yağmurlar, uyandırmaz yıldırım sesi ve sabahın mahmurluğu beş dakika daha ister. Ömür kayıpları beden dilini etse tercüme hangi eksilene gözlerin ışık tutar. Bire bir çevrilmeyen dertlerin izahı yok, yine de iyi bak üç nokta öncesine!"

İnsanın kendisiden başka birkaç kendisi daha var sakin elden, tıpkı üç nokta öncesi gibi beden coğrafyasında. Vicdanı tamam, aklı ve mantığı tamam değil diyor ve bu yüzden çıkıyor sıcak iç çatışmalar. İyimser durumda yüz yıl sürebilecek ömrüne, yüz yıl savașlarını neden sığdırıyor biliyor musun? Bilmiyorsun, çünkü sen de bu savaşın içindesin, sadece kendinle savaş vermiyorsun, sana gönül verene ve gönül verdiğinle de savaşıyorsun. Sonuç? Ne olabilir ki, eninde sonunda kaybeden tarafsın. Bile bile kaybedeceğini neden bu elde etme hırsı ve gücün gücüne delice tapmak neden? Sorular sorular, durmadan devam eden sorular!