YÜZÜNDE
Uzun yaşamın sırrı ve baktıkça bakışları uzayıp gidiyor! Nasıl bir hâl desen hâlden içre yüzünde hüzün sıyrıkları ile kalıcı izler ve izlerinde zorlu yokuşlar! Vardır elbet diyerek duruyoruz sebebine bir sebep hoş görünümlü yokuşlarında! Durakları hiç tekin değil diyemem, çünkü kaybolmaya bir bahane arıyorsun ve geri dönüşü hiç mümkün olmayanı umurunda değil! Nasıl bir kaybolmak bu hiç ardına bakmadan ve geride bıraktıklarını düşünmeden? Bazen düşünemez insan, oysa düşündüğü kadar var ama dumur olmuş beyin! Belki de hak etmediği bir değeri anlamlandırıp bir mânâ katıyorsun hak edilmeyen bir hız ile? Bak olabilir, hâni yıldırımın sesinden önce düşer elektiriği ya ve yakıp geçer, taa sonra sesi gelir kulaklarımıza, işte böyle bir şey desem yeri var.
Aslında hiç izin vermedin yüzünde biraz daha kalmaya ve sonsuz boşluğa kapatır gibi kapattın gözlerini. O gün ve bugün değișen bir şey olmadı, aksine her geçen gün daha ağırlaştı hüzünlü yokluğun. Ötelerde çok ötelerde buluşulacak olmanın bir bedeli mi bilmiyorum ve ötelerde ne var ne yok onu da bilmiyorum. İnan bildiğim tek bir şey var; bu bitmeyen sevda masalı ki kahramanları hiç söz almadan ve hiç farkında olmadan bir şeylere dokunuyor. Her biri en az içlerini dökecek kadar yaşadıklarından çok yaşayamadıklarını kimlere anlatıyor ya da kimlere anlatamadan susuyor? Susan hayat her ne kadar gürültü çıkarsa bile! Bu yüzden yüksekten çarpar zaman şelalesiyle ve şer akıtır aşınmış kayalıklarına vakitli vakitsiz. Sebepsiz düşenlere gün ışığı yok ve boğulur derin sularında hiç yüzme bilmeyen ruhlar! Can simidi taksalar ne ayın şavkı ile med-cezir sulara düştün, kimseler düştüğünü görmedi ve kimseler düştüğünü duymadı!
Köşesi var yürek sarmalı kıyıların ve uçları düş ile bileyli! Kapılan bir daha gelmez, bekletme!..
Hangi kaynaktan, hangi meçhulden kesintisiz geldin bilmiyorum lâkin geldin bir sebebi var ve sürgün yerindesin! Nasıl ki tükendi çareleri ve bitmek üzere umutların nasıl ki bekle açılacak nur yüzüne kapanmış kapılar. İçinden geç geçebilirsen sözlerin sihirli renkleri iki mavi; deniz ile gök yüzü, ha bir de ufuk çizgisi! Ne yazdın ne yazamadın kalbinden bir faninin ölümsüz iksiri mavi şiirsel sözler. Alt alta peşi sıralı gönülden gönüle satır aralarına sıkışan acı hikayelerimiz var olsa ne çekip alacak çifte kavruk gözlerin nerede diyorum, sonra turuncu güneşi avuçlayan ellerin? Kimsesiz samanlıkta iğne arar gibi arıyorum ve arayıp hüzmeli bakışlarını avuçlasam kaç tenhası kalabalık yalnızlığıma dokunacak? Yok gölgeler umarsız ve peşinden geldiğine bakma. Kimine çabuk, kimine zor geçiyor sayılı nefes, nefesine saklı baharlar kaç iklim ötesi? Deme ki sonsuzluk ölünce başlamaz, deme ki söz mananın anlaşılmayan geniş hâli lâkin bilmiyordum yazayım derken!