Ülkemizde Mart ayının son pazartesi günüyle başlayan hafta, genel olarak Nisan ayının ilk birkaç gününü kapsayarak Kütüphane Haftası olarak kutlanır. Sanırım kırk yıldan fazla süredir bu günlerde kutlanıyor. Haliyle bu günlerde kitaplarla ilgili, kütüphanelere dair programlar yapılıyor ve büyük bir coşkuyla günler birden geçiveriyor. Biz de bu hafta münasebetiyle öğrencilerle buluştuk, söyleştik, sorularını cevaplandırdık, kitaplarımızı imzaladık. Gençlerin gözlerindeki ışığı görmek oldukça güzeldi.
Kitaplarla ilgili günümüzle geçmişi kıyas ettiğimde anlamlandırmadığım bazı sebeplerden ötürü kafam karışır. Muhtemelen çoğu insan da buna benzer şeyler hissediyordur diye düşünürüm. Günümüzde kitaplara ulaşmak bu kadar kolay hâle gelmişken, kütüphaneler bu kadar yaygınlaşmışken kitap okumaya dair istatistiklerin gün geçtikçe geriye doğru gitmesinin cevabına takıldım nedense! Okumanın hayat boyunca sürmesi gerektiğinin farkına varamamanın sebeplerini sorgulamak hem çok kolay hem de çok zor belki de! Laf başı gelince Japonlar şöyle, Avrupalılar böyle okuyorlar diyenlerin büyük çoğunluğu ne kitap satın alıyor ne de kütüphaneden ödünç alıp okuyorlar. Gelir düzeyi düşük olan, hayatını sürdürmeye çalışanları tenzih ediyorum ama maddi olarak birçok imkâna sahip olanlar bile kitap alıp okumuyorlarsa aslında problemimiz göründüğünden çok daha büyük demektir. Çünkü okumuyorsanız öğrenemeyecek ve bu yüzden de bilemeyeceksinizdir. Bilmediğinizden dolayı düşünemeyeceksinizdir de! Zaman içerisinde mevcut olduğunuz hâlden geriye doğru yol almaya başladığınızın bile farkına varamazsınız da! Tahsil görmek değil kastım, muhakkak ki ulaşabildiğiniz en üst noktaya kadar tahsil hayatınız olmalı lâkin edebi, kültürel, klasik, tarihi vb eserleri okumazsanız düşünce dünyanız gelişemez. Aldığınız tahsil ne olursa olsun o meslekle ilgili asgari bilinmesi gerekenleri öğrenerek mezun olursunuz ki asıl kendinize doğru, içinde bulunduğunuz topluma ve dünyaya doğru yolculuğunuzda size rehber olacaklar kitaplardır. Şunu açık yüreklilikle ifade edebilirim ki tahsil hayatım boyunca öğrenmem gerekenleri öğrendiğim ders kitaplarının dışında okuduklarım olmasaydı bu yazıyı bile şuan yazıyor olamazdım. Hayata, dünyaya, inandıklarıma dair fikrimin olabileceğine ise ihtimal bile vermiyorum. Kelimelerle düşünebilen bir insanın bildiği kelimeler arttıkça oluşturduğu cümleler düşüncesinin derinliğinin göstergesidir. Okumayanların düşüncelerinin de derinliği olmadığından güdülmeleri çok kolay olacaktır. Yüce Mevlâ’nın eşrefi mahlûkat olarak yarattığı, ruhundan üflediği insanın bu hâle gelmesinin sebebi ve suçlusu da kendisidir. Okumaya ve düşünmeye karşı tek engel kişinin kendisidir. Bundan çıkacak en önemli çıkarım ise insanın okumamasının, düşünmemesinin kendinden başka bir sebebi yoktur. Okumak isterseniz okursunuz, okumak istemezseniz okumazsınız! Mazereti başka şeylere bulmak abesle iştigaldir. Başlığa yazdığım ne olursa olsun okumak isteyenler bu yazıyı sonuna kadar okuyacaklardır.
Kitap olmayan bir hayatın yaşanmamış olacağı kanaatindeyim. Bu yüzden de ne konuya ilgi duyuyorsanız hemen yakınınızdaki bir kütüphaneye gidip onunla ilgili bir kitap ödünç alıp sayfalarını çevirmeye başlayın.
Hayat boyu kitapla kalın…
YORUMLAR