İslam;birliğe,beraberliğe,inanç kardeşliğine büyük önem vermiştir. Toplumları oluşturan bireylerin bunlardan meydana gelen aile kurumuna ve insanların aile kurmaları için muhtelif ayet ve hadislerle teşvik edilmiştir.Çünkü aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi dinen günah sayılan çeşitli kötülüklerden alıkoyan bir vasıtadır.Allah (c.c) buyurur ki “İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi O’nun varlığının belgelerindendir.Bunda düşünen insanlar için dersler vardır” (Rum suresi ayet 21)Allah Resulü ise; "Nikah benim sünnetimdendir.Kim benim sünnetimi uygulamazsa benden değildir.Evleniniz,ben diğer ümmetlere karşı,sizin çokluğunuzla iftihar ederim…"buyurur.Buradaki çoğunluk Kemiyet ve keyfiyet ile birlikte düşünülmelidir.
Birçok toplumlarda olduğu gibi İslam aile yapısı da ataerkildir. Aile reisi olarak babanın çocuklarının şahısları ve mal varlıkları üzerinde onların yararıyla sınırlı bir velayet hakkı vardır.Kocanın karısı üzerindeki yetkileri de aile birliğini devam ettirme esasına yöneliktir ve bununla sınırlıdır. Genel olarak İslam'ın kadına bakışı,Hristiyanlığın Hz. Adem’in cennetten çıkarılması Hz. Havva’ya ve onun şahsında bütün kadınlığa yükleyen anlayışından çok farklıdır.Kur’an-ı Kerim’in açık ifade sine göre Hz.Adem’i aldatan ve onun cennetten çıkmasına sebep olan eşi Havva değil şeytandır (Bakara suresi ayet 36).İslam hukukundaki mal rejimi olan mal ayrılığının tabii sonucu olarak karı ve kocanın mal varlıkları birbirinden ayrıdır;Ayrıca kadın erkekler gibi mirasa ehildir.Bu mallar üze rinde de kocasının bir müdahalesi söz konusu değildir.Zaten İslam hukuku bakımından kadın ve erkek esas itibariyle eşittir.Nitekim bir hadiste kadınlar erkeklerin mülkiyetinde olan bir mal olarak değil, aynı haklara sahip kimseler olarak takdim edilmek tedir.(Ebu Davut Taharet) Aynı şekil de,kadın olma kişinin ehliyeti üzerin de de olumsuz bir etki yapmaz.Tam ehliyetli sayılmak için kişide bulunması gereken nitelikler bakımından kadın ve erkek aynı durumdadır.Ne var ki erkeğin cemiyet hayatında yüklenmiş olduğu ağır yükler onun hak ve yetki bakımından kadına karşı nisbi bir üstünlüğe sahip olmasını gerekli kılmıştır. Yüce Allah: "Erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece vardır" buyurur (Bakara sure si ayet 228).İslam belli bir dereceye kadar kan, süt ve sıhri(yakınlık) hısımlarla evlenme yasağı koyar (Nisa suresi ayet 23) Bunun yanında kadınların sadece müslüman erkeklerle, erkeklerin ise yabancı olarak yalnızca Ehl-i kitap olan yahudi ve hristiyanlarla evlenebilmeleri kuralı karşısında çok geniş anlamda bir içten evlenmenin (endogami) var olduğu söylenebilir.Evlenme sırasın da erkek kadına mehir adıyla belirli bir para veya mal öder veya ödeme borcu altına girer. İslam hukukunda mihr evlenecek kadının ailesine değil, bizzat kendisine verilir ve kadın diğer mallarında olduğu gibi ondada dilediği gibi tasarrufta bulunur. Gerçekte mihrin amacı kadına maddi güç kazandırma ve boşanmanın suistimal edilmesini önlemektir. Özellikle boşanmalara sıkça baş vurulduğu dönem ve bölgelerde yüksek tutulan ve çoğu kere boşanma anında ödenmesi kararlaştırılan mihrin bu nevi sebepsiz boşanmalara önemli ölçüde engel olduğu bir gerçektir.İslam’da aile esas itibariyle tek eşlilik (monogami) üzerine kurul muştur.Ancak birden sonraki evlilikler de ise mazeret dahilinde kocanın belirli ve zorlayıcı şartlara uyması gerektiği unutulmamalıdır.(Nisa süresi) Doğru yoldan ayrılmamak için bu şartlar dahilinde İslam tek eşliliği teşvik etmiştir.
Aile kurumu güven ve sevgi temelli bir yapıdır. Ailede güven ve sevgi yitirildiği zaman bir arada tutulması oldukça güçtür.Bundan mütevellit, İslam dini olabilecek tehlikeleri olaydan önce (kablel vuku) belirli şartlarla aile kurumunun sonlandırmasına müsaade etmiştir.Boşanma konusunda kabul edilen sistem,boşanmayı yozlaştıran Yahudi uygulamasıyla onu asla kabul etmeyen Hristiyan tatbikatı arasında yer alan orta bir yol görünümündedir. Birbirleriyle uyuşmayan eşlerin en son başvuracakları çözüm şekli boşanmadır.Bundan önce uyuşmazlığın eşler arasında çözülmesi, bu mümkün olmaz ise iki tarafın ailelerinden seçilecek birer hakeme havale edilmesi (Nisa suresi ayet 35) başvurulacak usullerdendir. Eğer bunlar bir fayda vermez ise son çare olarak boşanmaya izin verilmektedir.Ne var ki bu izinle birlikte boşanma yine de hoş görülmemiştir. Bir hadiste; “Allah’ın helal kıldıklarının en kötüsü boşanmadır” buyrulur.(Ebu Davud talak 3)
Değerli okur kardeşlerim! Rabbimizden kendi zatını sevmeyi, O'nu sevenleri sevmeyi,ve O'na ulaştıracak Amelleri sevdirmeyi. Ailemizi Allah'ın emaneti olarak görmek dilek ve duası ile…
YORUMLAR