DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

[email protected]

Allah'ın Verdiği Nimetlere Nankörlük eden Üç kişi (Alaca,Kör Ama)

17 Şubat 2025 - 00:00

     En çok hadis rivayet eden sahabelere, kişilere meksurun denir. Bunlar: Ebû Hureyre 5374 hadis. Abdullah bin Ömer 2630 hadis. Enes bin Mâlik 2286 hadis.Hz. Âişe validemiz 2210 hadis. Abdullah bin Abbas 1660 hadis. Cabir bin Abdullah 1540 hadis. Ebu said el-Hudri 1170 hadis rivayet etmişlerdir.         
                          

       En çok Hadis rivayet eden Sahabelerin isimleriyle birlikte hadis rivayet sayılarını vermemdeki  neden bu konudaki bilgileri güncellemek, hem de bu güzide sahabelerin, peygamberimizin çok yakınında bulunmaları, onu gözlemlemeleri her haliyle yaşamlarında bulunmaları gereği bizzat Allah Resulünün yaptığı ve söylediği sözleri, sünnetleri ve dilinden dökülen berrak ifadeleri nakletmeleri ve rivayet açısından ehemmiyeti fevkaladenin üstünde olduğunu bilmek gerekir. Allah’a peygamberine, insanlığa, doğaya, canlılara, milletine, vatanına; vefasızlığın, hainliğin ve nankörlüğün zirve yaptığı yaşadığımız şu çağda örnek olabilecek en çok hadis rivayet eden Ebû Hureyre’den rivayet edilen bu olay bu konulara net mesaj vermesi açısından çok önem arz etmektedir.

Rivayete göre: Peygamber Efendimiz(s.a.v) ashabına İsrailoğulları içerisinde cildi alacalı, kel ve kör üç kişinin başından geçenleri anlatır. (Allah herşeyi bilir. Yarattığı tüm mahlukatın ve canlıların karakterini, yapısını bilir. Ancak Adem oğluna örnek olsun ve ibret alsınlar diye bazen böyle örnekler vermesi onun şanındandır.) Allah bunları imtihan etmek istedi ve onlara bir melek gönderdi. Melek, derisi alacalı hastalığı olan adama geldi ve en çok istediği şeyin ne olduğunu sordu. Adam, güzel görünümlü bir cilt istediğini, çünkü insanların, mevcut görüntüsüyle kendisini çirkin bulup ondan iğrendiklerini   söyledi. Bunun üzerine melek, adamın vücudunu sıvazladı ve şifa bulan adamın çirkinliği gitti. Ona çok güzel bir renk ve hoş bir görünüm verildi. Daha sonra melek ona en çok hangi malı sevdiğini sordu. Hastalıktan kurtulan adam, deveyi sevdiğini söyleyince, ona on aylık gebe bir deve verildi. Melek, devenin onun için hayırlı olmasını temenni ederek adamın yanından ayrıldı. Sonra başı kel olan adamın yanına gitti. Ona da en çok istediği şeyin ne olduğunu sordu. O da kendisinden kelliği giderecek güzel bir saç istediğini söyledi. Melek onun başını sıvazlar sıvazlamaz  kellikten eser kalmadığı gibi çok güzel saçları da oluverdi. Melek ona da en çok hangi malı sevdiğini sordu. O, ineği sevdiğini söyleyince, kendisine gebe bir inek verildi. Melek bu adama da bahşedilen ineğin hayırlı olmasını temenni ederek yanından ayrıldı. Melek son olarak âmâ olan adamın yanına geldi ve dünyada en çok istediği şeyin ne olduğunu ona da sordu. O, görmeyen gözlerinin açılmasını ve böylece insanları görmek istediğini söyledi. Melek adamın gözlerini sıvazladı ve adam görmeye başladı. Ardından daha öncekilere sorduğu gibi ona da hangi malı çok sevdiğini sordu. Adam koyunları sevdiğini söyleyince, kendisine kuzulu bir koyun verildi.Bir müddet sonra bu kişilere bahşedilen hayvanlar yavruladı  ve çoğaldı. Bu suretle birinin bir vadi dolusu devesi, diğerinin bir vadi dolusu sığırı, ötekisinin de bir vadi dolusu koyunu oldu.

       Aradan yıllar geçti. Melek, Allah’ın emriyle sınamak için, bu üç kişinin karşısına bir kez daha çıktı. Ama bu sefer onların karşısına çıkma sebebi, nimeti veren Allah'a karşı onları şükür imtihanına tâbi tutmaktı. Bu amaçla önce cildi alacalı olup da Allah'ın sıhhat ve mal verdiği adamın yanına geldi. Tıpkı onun eski hâli gibi hastalıklı ve yoksul bir insan suretine girmişti. Ona dedi ki, “Ben fakir biriyim.Bütün çarelerim tükendi. Yolculuğu tamamlayabilmem için önce Allah’ın inayeti sonrada senin yardımınla mümkündür. Şimdi ben,sana güzel bir renk,güzel bir görünüm ve mal veren Allah rızası için, senden bir deve istiyorum.Bu sayede yolculuğumu tamamlayayım ve memleketime ulaşayım.İnsan suretindeki meleğin isteklerini dinleyen adam, “İyi ama malımda hak sahipleri yoktur.”diye cevap verince, melek ona “sanki seni tanır gibiyim.Sen insanların iğrendiği cildi alacalı olan kişi değil miydin?” Fakir olduğun hâlde Allah bu malı mülkü sana vermedi mi? diye sordu. Meleğin sorularına karşılık adam, “Hayır! yemin olsun ki bu mal ve mülk bana atalarımdan miras kaldı.” dedi. Melek de ona cevaben.  “ Eğer sen yalan söylüyorsan Allah seni eski hâline dönüştürsün.” dedi ve oradan ayrıldı. Sonra kel olan adamın yanına kel bir insan suretinde gitti ve aynı şeyleri söyledi. Bu adam da alacalı adamın yaptığı gibi meleğe yardım etmeyi reddetti. Melek de ona, “ Eğer sen bu sözlerinde yalancı isen, Allah seni eski hâline döndürsün!” dedi. Ardından âmâ bir insan suretine girerek eskiden âmâ olan adamın yanına giden melek, ona dedi ki, “Ben garip bir yolcuyum. Yolda kaldım. Önce Allah’ın sonra senin yardımınla ancak gideceğim yere ulaşabilirim. Şimdi ben, sana görme kabiliyetini bahşeden  Allah’ın rızası için, senden bir koyun istiyorum ki ondan istifade ederek  gideceğim yere ulaşabileyim. ”Meleğin bu isteği üzerine âmâ olup da Allah'ın sıhhat verdiği adam dedi ki, “Evet ben gerçekten kördüm. Allah bana görme kabiliyetini bahşetti. Fakir idim, beni zenginleştirdi. İşte koyunlar! dilediğin kadar al. Allah’a yemin ederim ki bu gün Allah rızası için benden alacağın hiçbir şeyde sana sınır koymaya cağım.” Bunun üzerine melek ona; “Malın senin olsun. Siz imtihan edildiniz; Neticede Allah senden razı oldu. Diğer iki arkadaşın ise Allah’ın gazabına uğradılar.” dedi. (Buhârî, Enbiyâ, 51)

     Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de :“Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük edene gelince, (bilmelidir ki) Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. O, çok kerem sahibidir.” (Neml suresi 40.ayet) buyurmaktadır. Allah Resulü (sas) “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez. ”Kendisine bir iyilikte bulunana ya da hayrı dokunana teşekkür etmek İslâm ahlâkının gereğidir. Bunun nasıl olacağını Hz. Peygamber'den öğreniyoruz: “Kendisine bir ikramda bulunulan kişi, imkân bulduğu takdirde karşılığını versin. Bulamazsa (o iyiliği yapana) övgüde bulunsun. Çünkü (bir iyiliği) öven, şükran borcunu yerine getirmiş olur. İyiliği gizleyen ise nankörlük etmiş olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 11)“Kendisine bir iyilik yapılan kimse, iyiliği yapana, "Allah seni hayırla mükâfatlandırsın!" derse, en güzel övgüde bulunmuş olur.” (Tirmizî, Birr, 88)

     Hayatta her insan  sınanabilir. Müslümana yakışan vefa süsüdür. Her anını imtihandaymış gibi yaşamak dileğiyle. Selam ve Dua ile Kalın…
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum