Allah yarattığı hiçbir kulunun, ister iyilik olsun, ister kötülük olsun haklarını ve hatalarını karşılıksız bırakmaz. İyilik ve güzellikte yürü yenlerin hesap sonrası cennete, kötülük yapanların ve kötü olanların ise hesap sonunda cehenneme gideceğini herkes bilir. Bu bir ilahi adaletin mutlak gereğidir. Müslüman; Ahiret gününe, hesap gününe, mizan, sırat, amel defteri, cennet cehennem gibi olgular imanın mutlak şartlarıdır iman eder. Bunda şek ve şüphe asla olamaz. “O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir. Kimde zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.”(zilzal suresi 6-8 ayetler) Buyuran yüce Allah İlahi mahkemenin kurulacağı, burada kimsenin itiraz hakkının olmayacağına dair ayet ise şu şekildedir. “Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. ‘Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter’, denilecektir.”(isra suresi 13-14.ayet)“Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün de kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün herkesin (başkasıyla ilgilenmeyi düşünemeyecek şekilde) kendini meşgul edecek bir işi vardır.”(Abese suresi 33-37.ayetler)
Değerli okur kardeşlerim.! Allah âdem oğlunu dünyaya imtihan için gönderdiğini hepimiz biliriz. Ona göre hayatımızı yaşamalı ve rotamız ona göre çizmeliyiz. Dünyada kötülerin, zalimlerin, canilerin, ahlaksızların, kul hakkı yiyenlerin, milletin hakkını gasp edenlerin, dünyayı yaşanmaz hale getiren zalimlerin, münafıkların, ikiyüzlülerin, kaypakların, canilerin. canları yok edenlerin, fitne çıkaranların, fesatların, bozguncuların haram kazanç elde edenlerin işini dürüst yapmayanların yaptıklarının yanlarına kar kalacağını bir an düşünün. O zaman dünya yaşanmaz hale gelir. İnsanların ümitvar olma duygusu kalmaz. Bu durumda; mazlumların, mağdurların, haklı olan zayıfların, Yetimlerin, boynu büküklerin dürüstlerin, işlerini hakkıyla yapanların hak ve hukuku karambole mi gidecek. Yani çalışanla çalışmayan, zalimle mazlumun, iyilik yapanla, kötülük yapanın, sâlih olanla sapkının, vicdanlıyla vicdansızın vs ayrımı ancak Mahkeme-i Kübra da hak ve hukuklar ortaya çıkacaktır. İşin özeti ben inanmıyorum. Başka dine mensubum, ben ateistim, ben deistim falanım filanım, itibarlıyım, hacıyım, hocayım, solcuyum, sağcıyım. ben falandanım, ben makam sahibiyim gibi savunmalarının hiç birinin kıymeti harbiyesi yoktur. Orda geçerli olan akçe, iman, dürüstlük salih amel, iyilik, öksüz, yetim ve sahipsizlere sahip çıkmak, samimi ibadet, hayır yapma, iyilikte öncü olma en önemlisi Allah rızasını kazanmaktır. Allah Resulünün (s.a.v): “Altın ve gümüşün sahibi, onlardan hiçbir şekilde fayda bulamayacaktır. Ancak salih amelleriyle gelen kimseye Allah’ın rahmeti olacaktır.” (Tirmizî züht) buyurduğu bu hadisi hafızaya kazımak gerekir. Zorda kalınca Allah’a yaklaşma değil, her zaman ve her an Allah ile olmaktır. Bunun yanında iyi hasletlerin karşılığının kat kat verileceği bilinmelidir. Allah (c.c): “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Sonunda kötülük edenlerin yaptıklarıyla cezalandırmak, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükafatlandırmak için Allah, kim ne yaparsa kaydeder.”(Necm suresi 31.ayet). Yaptığımız, düşündüğümüz her şey, her insanın karşısına mutlaka çıkarılacağını bilerek gözetlendiğimizi unutmayalım.“ Şüphesiz Allah hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan çok küçük bir iyilikte olsa onun sevabını kat kat artırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.”(Nisa suresi 40.ayet)
Samimiyetsiz, ihlâssız, şuursuz yapılan ibadet de dahil her amel ve iyilik yapay çiçek gibidir. Görüntüsü çiçek gibi görünse de, çiçeği çiçek yapan özü kokusu ve estetiği yoktur. Unutmayalım ki, hesap çetin yol uzundur. Bu konularda hatayı telafi etme imkanı da yoktur. Bilginize…
Selam ve Dua ile Kalın…
YORUMLAR