Her insanda Kadın; nene, anne, kardeş, abla, eş, hala, teyze, yenge.vs gibi her yönden her insanın saygı ve hürmet etmesi, aynı zamanda da nesebi bağlılık ifade eden bir konuma sahiptir. Hakeza Erkekte de aynıdır. Baba, abi, kardeş, amca, dayı dede gibi adlandırdığımız saygın mevki ve manevi değerlere sahip kıymetli konumlara sahiptirler Bunun yanında Annelerimiz; bizi rahminde dokuz ay on gün birçok meşakkat ve sıkıntılara katlanarak bu dünyaya gelmemize vesile olmuşlardır. Babalarımız; tüm zorluklara göğüs gererek büyüyüp yetişmemiz için kol kanat gererek yememiş yedirmişler, uyumamış, göz kulak olmuşlar, belki de yokluk ve yoksulluk içerisinde bizleri büyütmek ve hayata alıştırmak için ne çileler çektiklerini aklı başında her vefalı insan bu çabaları bilir ve kıymetlerini bilir. Hatıralarına tutar. Evlatları huzur ve bollukta yaşasın sıkıntı çekmesinler diye birçok zorluğa siper olmuşlardır. Allah(c.c) ebeveynlerimiz için şöyle dua etmemizi istemiş ve her namazımızda bu duayı yapmaktayız. “Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, ana-babamı ve inananları bağışla.”(ibrahim 41) Allah bazen anne-babayı evladıyla, bazen de evladı da anne-baba ile sabrımızı dener. Anne-babamıza iyilik yapmak Onların rızasını almaya, dolayısıyla Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olmaktır. Onların rızasını kazandığımız zaman cennete girip nimetlerine kavuşacağımız muhakkak tır. Onların rızasını almakla dualarımızın kabul olacağını, birçok sıkıntılarımızın giderileceği haberi verilmektedir. Onlara yaptığımız iyilik ve ihsan kendimize yapılan ihsandır. Biz Anne-babamıza nasıl davranırsak, çocuklarımızda bize aynı davranacaklarını unutmayalım. Onlar, Bizi Allah’a isyan yolunu sevk ettirmedikçe, onların meşru olan emîrlerine uyumamız gerekir. Ana-baba başka dinden de olsa onlara ikramda bulunmamız ve hizmet etmemiz dinimizin emridir. Sıla-i rahim yani sık sık ziyaretlerini yapıp hatıralarını sormamız gerekir. Hayırlı evlat; hem dünyada hem de vefat ettiklerinde onlar için dua edendir. Çevresindeki insanlardan da, onlar için dua etmelerine vesile olacak dosdoğru bir ahlak üzere olmalıdır. Anne-baba dostlarına da hürmet etmeli, saygı göstermeli ve ikramlar da bulunmalıdır. İslam dinimiz; Ana- Babaya iyilik etmek Allah’a ibadet etmekle aynı derecede görmektedir.
Rivayet edildiğine göre birgün Musa (a.h) Allah’a etti: “Ya Rabbi! Benim cennetteki komşum kimdir? ”Cevaben: “Ben’im filan yerde kasaplık yapan ve dostum olan bir kulum vardır. Ancak onun kasaplıktan başka çok mühim bir işi daha vardır ki, eğer yanına davet edersen gelemez! İşte cennetteki komşun o olacaktır, ey Musa!” buyrur. Hz.Musa, derhal o kasabı ziyarete gider. Kendisinin Musa Kelimullah olduğunu bildirmeden; “Ben sana misafir olarak geldim!” der. Kasap da kendisine gelen ve her bakımdan diğer insanlardan farklı olduğu belli olan bu nur yüzlü misafire büyük bir tebessümle alaka gösterip onu evine götürür. Hanesinin baş köşesine oturtarak izzet ve ikramda bulunur. Ona kendi elleriyle et pişirir ve yemesi için önüne koyar Hz. Musa’ya, mühim bir işi olduğunu söyleyerek kendisini beklemeyip yemeğe başlamasını söyler. Kendisi de pişirdiği et yemeğinin diğer kısmını küçük lokmalar halinde hazırlar. Sonra duvarda itinalı bir şekilde asılı duran zenbili indirir ve içinde bulunan çok yaşlı, mecalsiz adeta kuş kadar ufalmış bir kadıncağıza hazırladığı lokmaları yedirmeye başlar. Yemeğin ardından onun ağzını güzelce siler. Sonra temizliğini yapar. Sever, okşar ve tekrar büyük bir itina ile yerine koydu. O bunları yaparken, ihtiyar kadıncağız da sürekli ona dualar eder. Hz Musa, bu zembili kasabın dükkanında da görmüş, fakat bir şey sormamıştı. Hayretle bekler. Kasap, bütün hizmetini bitirip Hz. Musa’nın yanına gelince, O’nun yemeğe başlamadığını görür ve sorar; “Ey nur yüzlü misafirim! Niçin yemeğe başlamadınız? Hz. Musa: “Sen bana şu zembilin sırrını söylemedikçe yiyemem!” der. Bunun üzerine kasap şöyle söyler: “Ey misafirim! Bu zembilin içinde bulunan yaşlı kadıncağız benim annemdir. Çok ihtiyarlamış olduğundan takatsizdir. Hem ona bakacak kimsem de yoktur. Ben de onu yalnız bıraktığım zamanlarda herhangi bir hayvanın kendisini rahatsız etmesi endişesiyle, böyle zembile koyup yukarı asıyorum. Bazen de yanımda dükkanıma götürüyorum. Benim gönlümün bütün huzuru, ona yaptığım hizmettendir. Günde iki öğün yemek veriyor, anneciğime karşı bütün vazifelerimi seve seve yapıyorum!” Hz.Musa sorar:“ Peki, sen bu hizmetleri yaparken o sana birşeyler fısıldayarak ne diyordu ?” Kasap: “Annem yaptığım hizmetler için daima: “Allah seni cennette Musa’ya komşu eylesin! diye dua eder. Ben de bu güzel duaya “amin” derim. Ancak o yüce peygambere komşu olabilecek kıymette amel nerede, ben neredeyim?!” diye cevap verir.O ana kadar kim olduğunu gizleyen Musa tebessüm eder ve şöyle der: “Ey salih kişi, müjdeler olsun sana! İşte ben Musa’yım. Beni sana Allah gönderdi. “Anasının hizmetinde kusur etmeyerek rızasını kazanıp duasını alan o veli kulumu cennette sana komşu eyledim!” Şükreyle, lutf-i ilahi sana mübarek olsun! ”Gözleri sevinç gözyaşlarıyla dolan kasap, büyük bir muhabbetle Hz. Musa’nın elini öper ve sürur, şükür ve huzur içinde yemeklerini yerler.
Allah Resulü (s.a.v): “Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi? diye üç defa tekrar ettikten sonra şöyle devam eder. Allah’a ortak koşmak ve anne-babaya isyan etmek ve eziyet etmektir. (Buhari, edeb 6)
Anası Babası yanında tutarak onlara gerekli bakımı yapıp cenneti kazananlara selam olsun. Selam ve Dua ile Kalın….
YORUMLAR