İslam coğrafyasında, yerleşim mekanları olan köy, kasaba ve şehirlerde cami merkeze yapılır, etrafına mesken, ticarethaneler ve çarşılar takip ederdi. Camilerin statüsü toplumda güçlü bir yere sahipti. Çünkü Camiler, medreseler, türbeler vatanın tapusu mahiyetindedir.Ecdadımız, fethettiği topraklara, el emeği göz nuruyla dantel gibi işleyerek örneğine az rastlanacak camiler imar etmişlerdir. Fethedilen topraklarda bu yapılardan birçok örneği bulunmaktadır.Fetih nişanesi olarak cami yanlarına ince zarif ve en az iki şerefeli minareler yapmışlardır. Minarenin tepesine takılan alem, şerefeler,ve çıkış kapılarının kıble yönünde yapılması tevafuk değildir.Tarih boyunca minareler, İslam'ın Tevhid inancını, Camiler ameli temsil etmiştir. Cami içinde hutbe okunan minber ve basamak sayıları, alemin tepesine takılması, hutbeyi irticalen değil de, mektup şeklinde okuyup icra edilmesi gibi konuların anlamları mevcuttur. İmamın namaz için durduğu mekanın ismi mihrab, Bu mekanın şekli ve görünen figürleri ve ayetler harika anlamlar içerir. Her caminin kendine özgü ayet ve hadislerin hat sanatı ile yazılışı ve süslemeleri mevcuttur. Caminin içinde bulunan Sermahfil bölümü;içeriden veya dışarıdan merdivenle çıkılan bölmeye verilen isimdir. Genellikle bu bölüm kadınlar için ayrılır. Buda İslam'ın kadına verdiği değer olarak görülmesi kadınlara başımızın tacısınız anlamını ifade etmektedir. İnsan hangi inanca sahip olursa olsun, kabul etmese de eleştirse de inançlara ve ibadet mekanlarına saygı duymak zorundadır.İnancımızın da emri budur. En güzel nasihat yaşayarak örnek olmaktır.Bunun örnekleri İslâm tarihinde sıkça görülmektedir. Camilere, ziyaret amaçlı olsun ibadet amaçlı olsun İslâmî kurallar, ahlak ve saygı çerçevesinde girilip çıkılmalıdır.Her şeyin sahibi Allah'tır. Bu özellikle Kabe-i Muazzama'nın şubesi mahiyetindeki güzide mekanlara hürmet; 'O'nun sahibine karşı yapılmış olacaktır. Çünkü Camiler şefkat ve merhametle her insanı sarmalar ve kucaklar.
İslam tarihine baktığımızda Camiler özellikle Mimar Sinan'ın Edirne'de inşa ettiği Selimiye Cami, Beyşehir'de bulunan, en uzun ahşap direkli yapılan Eşrefoğlu Cami gibi pek çok Camiler günümüz teknolojisi ile dahi yapılması mümkün gözükmeyen özelliktedir. Ecdadımız İslâm yurdu mührünü bu şekilde vuruyor, tarih kitapları da bu şekilde kayıt altına alıyordu.
Camilerin birçoğu, müştemilatıyla birlikte inşa edilir ve halkın hizmetine sunulurdu.Cami ve mescidlerin çoğunluğunda çatılar, kuşlar için ayarlanır, kuşun girmesini sağlamak için, üstten muhafazalı küçük pencereler açılırdı. Yaz kış burdan girerek çatıda konaklamaları sağlanırdı. Yine bir çok caminin dış duvarlarında özel kuş yuvaları yapılır, buralara dişi kuşların yuva yapmalarına ön ayak olurlardı. Özellikle büyük camilerde cemaatin kışın sıcak yazın serin suda abdest almaları için ibrik, havlu ve terlik tedarik eden vakıf gönüllüleri olurdu. Birçok beldede mahallenin özellikle kadınlar periyodik olarak temizliğini yaparlardı.Peygamberimiz zamanında kalbi temiz inançlı Ümmü Mihcen isminde bir kadın vardı. 'Madem Allah bana temiz kalp ve iman verdi, bende Allah'ın mescidini temizleyeyim" diyerek sürekli Mescid-i Nebeviyi temizler siler süpürürdü. Peygamberimiz o kadını çok sever hal ve hatırını sorardı. Yine bir gün peygamberimiz;'Camiyi temizleyen Ümmü Mihcen'i göremiyorum o nerde.?' Ya Resulüllah! "Hastalandı ve vefat etti bizde defnettik." 'Bana niye haber vermediniz.?diye kızdı. Bunun üzeri ne;' Gece olunca Sizi rahatsız etmek istemedik ya Resulüllah.! dieyince Allah Resulü mezara giderek mezar başında cenaze namazını kılıp onun için dua etti. Bu güzel mekanları temizlemek temiz tutmak bir nevi vakıf malı gibi korumak gerekir ki Allah da üzerimize rahmetini bol ikram etsin. Camilerde görülen çerçöpü ve kırıntıları dışarı çöpe atmak, Allah'ın evlerini temiz tutmak, çok faziletli bir amel-i salih tir.
Camiler yapılırken çalışanların dahi abdestli olmasına dikkat edilir, haramı bırakın şüpheli olan bir geliri dahi inşaata bulaştırmazlardı. Tarihten bir örnek vermek gerekirse; (Mimar Sinan yine bir cami inşaatında, bir usta elindeki taşı inşaat duvarına koymadan götürüp tekrar getirdiğini görür.-Ustaya veya amelede olabilir. -Mimar Sinan bunun sebebini sorduğunda.-Efendim benim memleketim uzak.-Burda bekar odasında arkadaşlarla beraber kalıyoruz.-Sabah kalkınca boy abdestine ihtiyacım oldu ama geç kalma korkusu ve ayrıca banyo yapacak imkan bulamadım. -Camiye de abdestsiz taş bırakmak istemedim ondan böyle yapıyorum! Bunun üzerine,Mimar Sinan tüm inşaatı durdurarak, caminin bitişiğine uygun bir yere derhal hamam yapılmasını emretmiş, ondan sonra da yaptığı tüm camilerde, hamam, imarethane(yoksullar için yemekhane) müştemilatını yaparak, bu uygulamayı tüm camilerde imar etmiştir.
Camilerimizin manevi atmosferinden ve huzur veren ikliminden faydalanmak dileği ve temennisiyle..
YORUMLAR