DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

DETSELİ MEHMET CEVİZ HOCA

[email protected]

HZ.MUHAMMED (S.A.V)'İN CİNLERLE DİYALOĞU

20 Ocak 2025 - 00:01

      Allah Resulüne atfedilen ünvanlarından olan ‘sekaleyn’ kelimesinin anlamı;Ağır gelmek ağır yük taşımak gibi anlamlara gelen aynı zamanda insan ve cin, dünya ve ahiret gibi anlamları da barındırmaktadır. İnsan ve cinnin peygamberi, efendisi anlamlarına gelen Resulü’s  sekaleyn ve Seyyidü’s,sekaleyn diye isimlendirilmektedir. Yüce Allah(c.c); “Sizi de sorguya çekeceğiz.Ey insanlar ve cinler.”(Rahman suresi 31.ayet) İnsanların ve cinlerin yükümlülük ve sorumluluk aldığı, yükün ağır olduğu, yolcunun yanına aldığı eşyaların ağır yükünün olduğu gibi maddi ve manevi korunması gereken sorumluluklar olarak nitelendirilmektedir. Bir çok hadiste sekaleyn ile ilgili mevzudan bahsedilmektedir. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmamızı, İslam da Kur’an ve sünnetin, bizim uyumamız gereken temel iki kural olduğu defaatle vurgulanmaktadır.“İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”(Zâriyât suresi 56.ayet) âyetinde buyurduğu gibi Cinlerinde insanlar gibi sorumlu olduğu ibadet ve kulluğun yerine getirilmesi beyan edilmektedir.

 Cinler nasıl yaratıldı? Sorusuna Kur’an; “Cinleri de dumanı olmayan saf bir ateş alevinden yarattı.” (Rahman suresi 15.ayet).Cevabını vermektedir. Bir kaç ayette dumansız ateş alevinden yaratıldığını Rabbimiz bildirmektedir Allah’ın vahiy yolu ile gönderdiği ve sonradan insanların bozup Muharref haline getirdiği yani tahrif ettikleri Tevrat ve İncil de de kısım kısım cinlerden bahsedilmektedir. Cinlerde insanlar gibi yerler içerler, uyurlar, gezerler, evlenirler ve çoğalırlar. Yerler, içerler. Onlarda yaşamak için rızık peşinde koşarlar. İnsanlara görünmeden yaşarlar. Nadiren de olsa doğal veya şekil değiştirerek görüne bilirler. Hızlı hareket ederler. İnsanların yapamayacağı bazı ağır işleri yapabilirler. Onlar da gaipten haber veremezler. İnsanlar gibi onlarda geçmişten öğrendikleri bilgileri haber verebilirler. İnsanların terk ettiği harabe yerlerde ve dağlarda yaşarlar .İnsanlar meydanlardan çekilince ortaya çıkarlar, yani gece saatlerinde faaliyet gösterirler. İnsanlara maddi veya manevi bir zarar veremezler. Ancak Hüddam dediğimiz, cinleri hükmü altına almaya çalışan insanların İslam’ın yasakladığı halde bunu yapmaya çalışmaları caiz değildir. Haram olduğu halde, insanları aldatma yöntemiyle kazanç elde etmektedirler. Bunun yanında iyi niyetle bu işi karşılıksız yapanlarda mevcuttur.İslam da rukye(dua edip okuma) yöntemi de uygulanmaktadır. “Denize düşen yılana yapışır.” ata sözünü de yabana atmamak lazımdır. Ancak, Bu konuları meslek edinmiş, çıkarcı ve istismara karşı dikkatli olmak gerekir.

Cinlerin Ömürleri 700 ile 800 veya daha fazla yaşadıkları rivayet edilmektedir. Cinler, insan ve hayvanların atıkları ve pislikleriyle beslenirler. Cinlerden bir kısmı iman etmiş bir kısmı da inkar etmiştir.Allah (c.c),bu konuları Cin suresi ve diğer bazı surelerin ayetlerinde geniş bir şekilde bahsetmektedir. Cinler insanlara hükmetme gücüne sahip değildirler. Müslüman cinler insanlara zarar vermeden yaşarlar. İnanmayan cinler insanlara ruhen vesvese vermek için fırsat kollarlar. Cinlerden korkmayan insanlara asla yaklaşamazlar.Cinler imanlı ve ruh sağlığı yerinde olanlara asla zarar veremezler. Ancak Osmanlı Türkçesinde ‘ruhu mücessem’ diye de bilinen  ruh bozukluğu olan, evhamlı,kuşkucu ve şüpheci olan insanlara şeytan gibi vesvese vererek hükmü altına almaya çalışırlar. İnsan ruh seviyesini Cinlerin seviyesine indirmesiyle musallat olmaya başlarlar. Bunlardan korunmanın yolları, imanı güçlü tutmak, Allaha bolca zikir ve tövbe de bulunmak, abdestli olmak, bol besmele ve Kur’an okumak ve muavvizeteyn( Nas ve Felak) sürekli okumak,dingin bir ruh haline sahip olmak gerekir. En önemlisi de onlara karşı korkudan  uzak durmak gerekmektedir.

      Cinlerin bazı zamanlarda Allah Resulüne gelip sohbetlerini dinledikleri Kuranda anlatıldığını yukarıda ifade etmiştik.Hz. Peygamber (s.a.s.)’den Kur’ân-ı Kerim dinleyerek iman edip kendisine biat ettikleri yer olarak ifade edilen bölgede 1700 yılında İbrahim Ağa isminde bir şahıs Cin Mescidi adıyla bir mescit yaptırmıştır. Bu mescid de tarih boyunca pek çok defa yenilendiği anlatılmaktadır. Rivayet edildiğine göre Allah Resulü (s.a.s.), Tâif yolculuğu dönüşünde, yanına Abdullah b.Mesud (r.a.)’u alarak bu mescidin olduğu yere gelir. Bir daire çizer. Abdullah b. Mesud’dan çizginin dışına çıkmamasını   ister. Cinler burada Kur’an’ı Kerim’i Allah elçisinden dinlerler. Hz. Muhammed onları İslam’a davet eder. Cinler derler ki; “Peki senin peygamber olduğuna bir şahit göster” derler. Allah Resulü yakınında bulunan, çöl ağacı olarakta bilinen, sakız ağacına, yanına gelmesi için işaret eder ve ağaç kökünden çıkarak dalları ve gövdesiyle birlikte sürünerek Cinlerin ve Hz. Peygamberin olduğu yere gelir. Allah Resulü ağaca hitaben ‘Ben kimim’ der. Ağaç ise dile gelerek. ‘Allah’ın  peygamberi,  Hz. Muhammetsin” der. Sonra Allah Resulünün işaret etmesiyle ağaç tekrar sürünerek gelmiş olduğu yere geçerek eski haline döner. Bu olaya şahit olan cinler, Hz. Muhammed’e biat eder ve iman ederler. İnanan cinler bulundukları bölgelere dönerek kabilelerine İslam’ı anlatıp Müslüman olmalarına vesile oldukları sahih kaynaklarda rivayet edilmektedir. Şimdi bu ağacın bulunduğu yerde bu olayın anısına şecere adıyla bir Mescid inşa edilmiştir. Müslüman kendisine yol gösterici olarak verilmiş bulunan Kur’ân-ı Kerim’in, görünen ve görünmeyen idrak sahibi varlıkları nasıl etkilediğini ve bu büyük kılavuzu,idrak sahiplerine ulaştırmak için ne denli gayret sarf etmesi gerektiği düşünülmelidir. Bu Mescidler Mescid-i Haram’ın kuzeyinde ve 2 km. uzağında bulunmaktadır.
                   Selam ve Dua ile Kalın…

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum