MÜBAREK ÜÇ AYLARA GİRDİK HABERİ OLMAYAN  VAR MI?

        Hicri takvimin 1446 yılının Mübarek Üç ayları, Recep,Şaban ve Ramazan aylarının ilki olan Recep ayına geçen hafta 1 ocak 2025 miladi yılı Çarşamba günü girdik.Recebin ilk cuma gecesi de perşembeyi cumaya bağlayan gecesinde de Regaib gecesini ağırladık.2025 yılının ilk günü üç aylarında ilk gününe girilmesiyle inanan müminleri farklı bir manevi dünyaya sevketmiştir. Biliyorsunuz yılbaşı kutlaması Hristiyan aleminin bir bayramı olarak bilinir. Ne dinimiz İslam da ne de milli kültür örf ve adetlerimizde böyle bir kutlama olduğu tarih sayfalarının  hiçbir yerinde mevcut değildir. Hristiyanlar diyor ki;Bu bayram bizim bayramımız. Miladi yılın başlangıcını değil bize ait kutsal bayramımızı kutluyoruz’ demektedirler. Dolayısı ile onların gazına gelipte “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır. ”hadisine dahil oluvermeyelim. Hristiyan  bir insan nasıl Müslümanın bayramını kutlamıyor ise bir Müslümanda o niyetle olmasa dahi kutlamaktan uzak durmalıdır. Çocuklar, kadınlar kısaca insanların zulme uğradığı, katledildiği, soykırıma uğradığı, bir taraf cayır cayır yanarken, diğer taraftan kutlamalar yapmak insanlık adına en basit anlamıyla vefasızlıktır.

     Üç ayların başlamasıyla özellikle Konya ve civarında yıllardır şivlilik geleneği sürdürülmektedir. Çocuklar için ikramlar ve merasimler düzenlenmektedir. Bazen yakınlarının dahi çalmadığı  kapılar çalınıyor. Çalınmayan kapı bırakmadan caddeler sokaklar  çocuk sesleri ve her evin imkanı çerçevesinde  ikramları bayram havası oluşturulmakta sanki çocuk bayramı gibi her taraf gülen yüzler ve sevinen çocuklarla dolup taşmaktadır.

         Mübarek Üç ayların her bir ayın manevi yükselişe zemin hazırladığı, Ramazan ayı ise yükselişi zirveye taşımaktadır. Bu zaman dilimleri Allah’ın rızasını kazanma O’na itaat yolunda Müslümanlar için manevi ganimet, dünya ve ahiretimizi elde etme anlamında büyük kazanç kapısı olduğunu bilmek gerekir. Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına  baksın; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden  haberdardır.”(Haşr suresi 18.ayet) Zaman dilimlerini  anlamlı kılan mevzu, içinde barındırdığı manevi atmosferin sırlı olmasıdır. Örneğin Allah Resulü; “Cuma gününde bir zaman vardır ki. Şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir.” (Buhari,Müslim) buyurur. Diğer taraftan kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmemiş çünkü zaman içerisine gizlenmiş bir sırdır. Bunun yanında kadir gecesi Allah’ın rahmet ve bereketini aramak üzere gizlenmiştir. Allah Resulü ve İslam âlimleri der ki,’ ne sıkıntınız varsa  Allah’a yakın olun O’na istiğfar edin.”diye ifade etmektedirler. Allah âyetinde kelam eder ki; “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz.” (maide suresi 35.ayet). Üç aylar, kardeşliği hatırlama ve dargınlıkları gidermek için bir fırsattır. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki; “Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize kin tutmayınız. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinizle dostluğu kesmeyiniz.Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.”(Müslim) böylece tutmamız için bizlere nasihat etmektedir. Üç aylar, Allah’ın rahmet ve bereketini elde etmenin adıdır. Hayatımızı, geçmişimizi gözden geçirip muhasebesini yapmamız lazım gelen fevkalade günlerdir. Manevi olarak Ruhumuzu, maddi olarak malımızı zekat ve öşürümüzü vererek kirlerden temizlenmenin zaman dilimidir. Manen şarj olmanın tam zamanıdır.Cennetle müjdelendiği halde günde yüz defa tövbe ve istiğfar eden peygamberimiz varken Yüce Allah; “Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin.”(Tahrim suresi 8.Ayet)derken, bizler neyimize güvenipte çok zaman tövbeyi hatırımıza getirmiyoruz. Onun için aklımızı başımıza alıp bol bol tövbe ve istiğfar getirmeliyiz.

Üç aylarda Kur’an’ı Kerime yakınlığımızı artırmalıyız. Ağzımız sürekli zikir ile meşgul olmalıdır. Üç aylarda bulunan Regaib, Mirac, Berat ve Kadir gecelerini ihya etmeye çalıştığımız her günümüzün kıymetini bilip dürüst ve samimi bir halde hayatımızı sürdürmenin gayretinde olalım. Bedenimizin zekatı ibadetlerimizi ve Allah’ın verdiği mal ve mülkümüzde hakkı olan yoksullara zekat ve sadakalarımızı  verelim. En azından 24 saatin 2 saatini Allah için ayıralım. Çünkü o 2 saati bile çok büyük ecir ve mükâfat ile ahirette  Allah bize geri verecek.

      Kul hakkını içeren şu olayı anlatarak yazıma son vereceğim. Peygamberimizin sahabelerinden Ebû Dücâne(r.a.) sabah namazlarını sürekli peygamberimizin arkasında kılmayı adet haline getirmişti. Ancak namaz biter bitmez mescidden ayrılıyordu.Bu epeyce sürdü. Bunu fark eden Allah Resulü; “Ey Dücâne Allah’a ihtiyacın yokmudur ki dua etmeden çıkıp gidiyorsun.” Ebû Dücane; “Allah’a olan ihtiyacım o kadar fazladır ki, bir an bile Allah’ı unutmuyorum. Ya Resulullah.” dedi. Allah Resulü; “O halde bizimle duaya kalmadan niçin gidiyorsun.” dedi. Ebû Dücane; “Yâ Resulullah benim Yahudi bir komşum var. Bahçesindeki hurma ağacının dalları evimin bahçesine sarkıyor. Rüzgar esince hurmalar benim bahçeme düşüyor. Bir gün sabah namazından sonra eve geç gidince erken kalkan çocuklarımdan birisi bahçeye çıkıp düşen hurmalardan ağzına attığını gördüm. Hemen Ağzındaki hurmayı çıkartarak çocuğuma Allah’ın huzuruna Yahudinin hurmasını çalan bir hırsız olarak çıkmaktan  utanmıyor musun ki yiyorsun dedim. Dolayısı ile çocuklarım uyanmadan  yetişip bahçeme düşen hurmaları Yahudinin tarafına bırakıyorum ki uyanıp bahçede gördükleri hurmaları yemesinler diye erken gidiyorum.” dedi. Olaya vakıf olan Hz. Ebû Bekir Yahudi'den hurma ağacını satın alarak Dücane  ve çocuklarına hediye etti. Yahudi Hz. Ebû Bekir in hurma ağacını satın almasının sebebini öğrenince Allah Resulünün yanına geldi ve ailecek  Müslüman oldular. Bu nedenle Müslüman; az konuşur ama çok yapar. Şimdinin Müslümanı ise çok konuşmaktan iş yapmaya zaman bulamıyor.

      Allahım! Recep ve Şaban ayını bizlere mübarek eyle! Bizleri sıhhat ve afiyet içerisinde imanla Ramazana ulaştır.. Selam ve Dua ile  Kalın…