Muharrem Ayı ve Aşure

 Hicri takvimin kullanılmaya başlanması;Müslümanların ikinci halifesi Hz Ömer zamanında bir validen gelen mektubun hangi gün ve tarihte olduğu anlaşılmaması üzerine,Hz Ali (r.a)'in teklifiyle gündeme gelmiş ve istişareler sonucunda Ay takvimi, ay yılı olarakta bilinen Hz İbrahim den bu yana devam eden ve(Muharrem,Sefer
Rebiülevvel,Rebiülahir,Cemaziyelevvel,cemaziyelahir,Recep,Şaban,Ramazan,Şevval,Zilkade,Zilhicce)ay isimleri kullanılarak Resulüllah'ın Hicret ettiği  (miladi  622) tarihini  başlangıç olarak kabul etmişlerdir. Peygamberimiz hicrete sefer ayında başlamış ve Rebiülevvel ayının ortasına kadar sürmüştür.Muharrem ayını hicri takvimin ilk ayı ve sene başı olarak kabul etmişlerdir.Bu tarihten sonra Hicri takvimi İslâm dünyasında kullanılmaya başlanmıştır.Türk dünyası ise İslama girdikten sonra Hicri takvimi kullanılmaya başlanmış, Bunun yanında;miladi, Rumi ve celali gibi takvimleri de zaman zaman kullanmışlardır. Selçuklu ve Osmanlı da ağırlıklı olarak hicri takvim kullanılmıştır. Dolayısıyla islam alemi yılbaşı olarak; Hem Peygamberimizin hicretini hatırlamak hem de Rabbimizin Mü'minlere tembih ettiği haram aylardan biri olan Muharrem;Hürmete layık olma anlamı taşıyan aynı zamanda haram aylarından biridir. Haram ayları şu dört aylardır  Muharrem,Recep,Zilkade ve Zilhicce aylarıdır.Yüce Allah Tevbe süresi 36'da "Doğrusu Allah'a göre ayların sayısı, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır.İşte doğru olan hesap budur. O aylarda kendinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle top yekün savaştıkları  gibi sizde onlarla top yekün savaşın. Bilin ki Allah buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir."Ayeti ile on iki ay olacağını ve haram ayları biz Mü'minlere bildirmiştir.

 Hz.Peygamber oruç farz kılınmadan önce Muharrem ayında  oruç tutar,Oruç farz kılındıktan sonra da dokuz, on ve on birinci günleri oruç tuttuğu,oruç tutmayı  biz Mü'minlere de tavsiye etmiştir.

    Aşure gününün ehemmiyeti ise Hz. Nuh(a.s) tufandan sonra gemisini,sular çekildikten veya bir karaya yanaştıktan sonra Hz. Nuh'la birlikte ona inananlar gemiye aldıkları ve yanında getirdikleri hububat ve diğer yiyecek malzemelerini birleştirerek yapmış oldukları yemeğin adı olmuştur.O tarihten sonra  inanan insanlar Muharremin onuncu günü bu Aşure yemeğini yapıp insanlara ikram ede gelmişlerdir.Bu  güzel gelenek devam etmektedir. Ayrıca Aşure gününe has bazı olaylarda vuku bulmuştur.

Peygamberimiz(s.a.v)hadislerde buyurduğu şekliyle;Hz Musa'nın Kızıl denizden kurtulması,Firavun'un Kızıldeniz de boğulması,Hz. Nuh'un gemisi Cudi Dağına konuşlanması, Hz. Yunus'un balığın karnından kurtulması,Hz. Adem'in tövbesinin kabulü,Hz.Yusuf'un kuyudan kurtulması,Hz. İsa'nın doğuşu ve yükselişi,Hz.Davud'un duasının kabulü,Hz. İsmail'in doğumu,Hz. Yakub'un gözlerinin açılması,Hz. Eyüp'ün hastalığından şifa bulması gibi rivayetlere göre daha pek çok olayların gerçekleştiği rivayet edilmektedir.

    Muharrem ayının onu Aşure gününde İslâm dünyasını yasa boğan her Müslümanın hatırladıkça hüzne boğan menfur olayda Peygamberimizin torunu cennette gençlerin seyyidi olacağı rivayet edilen  Hz. Hüseyin(r.a)ile birlikte Ehli Beytinden   yetmişe yakın mübarek insanı Kerbela da şehit edilmesi olayıdır. Allah hepsine rahmet eylesin. Sebeb olanları Allah'a havale edelim. Vuku bulan bu olay fitne ve fitneciliğin ne kadar tehlikeli olduğu Hz. Peygamberimizin Ehli Beytinin dahi canlarına kast edilebileceği insanın gözlerini kör,gönülleri nefrete dönüştürebiliyor.

    Rabbimiz fitneden fitneciden milletimizi,ülkemizi ve cümlemizi korusun kollasın diye Dua edelim.Bu gibi olayları zihnimizde canlı tutmak, bir daha böyle olaylara fırsat vermemek gerekir.İslam alemi ve ehli kıblenin fitneler ve ayrılıkları ortadan kaldırarak temel kaynağımız Kur'an ve sünnet  çatısı altında bir ve beraber olmayı en kısa zamanda Rabbimden temenni edip dua edelim.Kur'an ve sünnetle yaşamak,Vatan ve bayrak sevgisiyle  hemhal olmak dileğiyle…