Peygamberimiz (s.a.v) den, Hz Ömer(r.a.) ve Sahabeden Cerir b. Abdullah (r.a.)’dan rivayet edilen ve ibret alınması gereken Kıssalar olduğu için Ramazan sohbetleri kapsamında, farklı farklı konular olsa da alınması gereken dersler barındırdığı için, Siz kıymetli okur kardeşlerimle paylaşmak istedim.
Dedikodu ve Gıybete dair
Peygamberimiz bir gün ashabına oruç tutmalarını emrederek:- Ben izin vermeden kimse orucunu açmasın, buyurur. Herkes orucunu tutar. Akşam olunca, teker teker müracaat edenlere, iftar müsaadesi verir. Bu arada bir adam gelerek: Ey Allah’ın Resulü ! İki genç kız oruç tuttu ve yoruldular. Yanınıza gelmeye utanıyorlar. Müsaade buyurursanız iftar etsinler, dedi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) müsaade etmedi. Adam iki defa daha geldi. Sonunda Allah Resulü;- Onlar oruç tutmadılar. Bütün gün insanların etini yiyenler (gıybet edenler) nasıl oruçlu olurlar? Git onlara söyle: Oruç tuttular ise, istifra etsinler bakalım, buyurdu. Adam gitti, gerekeni söyledi. Onlar da denileni yaptı ve kan parçaları kustular. Adam Peygamber Efendimize gelerek vaziyeti bildirdi. Bunu üzerine Peygamberimiz (s.a.v.):- Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; eğer kusmayıp bu kan parçaları midelerinde kalsaydı, onları cehennem ateşi yerdi. Müslüman; gıybetten, laf yetiştirmekten, iftiradan ve dedi kodundan uzak durur.
Dünyada iken cennetle müjdelenmiş olan ve Şam da Ordu Komutanı olarak bulunduğu Sırada Ubeyde b. Cerrah’ın Hz. Ömer ile arasında geçen kıssa…
Adalet denince ilk akla gelen, dünyanın arkasından gitmek değil, dünya senin arkandan gelsin diyen Hz. Ömer (r. a.), Şam’da sınır nöbeti tutan askerleri denetlemeye gittiğinde askerlerin komutanı, sahabeden Ebu Ubeyde b. Cerrah’ın çadırında istirahat etti. Vakit öğle vakti idi. “Size askerin yemeğinden mi yoksa komutanın yemeğinden mi getirelim? diye sordular. Hz. Ömer “Her ikisinden de getirin!” dedi. Önce askerin yemeğinden getirdiler. Yemekte et, et suyu ve tirit vardı. Hz. Ömer: “Bu askerin yemeği! öyle mi? dedi. Evet dediler.“Bir de komutanın yemeğini getirin bakalım!” dedi. Komutanın yemeğini de getirdiler. Yemekte birkaç parça kuru ekmek ve biraz süt vardı. Bunu gören Hz. Ömer hüngür hüngür ağlamaya başladı ve dedi ki: “ Seni bu ümmetin emini diye adlandıran ne doğru bir şey yapmış!” Dünya hepimizi değiştirdi de bir tek seni değiştiremedi Ey Ebu Ubeyde!”…Dünya’da bir kiracı gibi yaşamalıyız. Hakkın verdiğini, Halkla paylaşabilecek ruha sahip olmalıyız.
Ticari Ahlaka dair…
Sahabeden Cerir b. Abdullah bir gün, gerçek değerini bilmediği için atını 500 dirheme (gümüş para) satmak isteyen kişiye, bunun 800 dirhem ve daha fazlası bir fiyat edeceğini fakat kendisinin ancak 800 dirhem verebileceğini söyler. Etraftan, neden 500 dirheme almak varken, bunu söyleyerek fiyatı yükselttiğini soranlara, "Biz, alışverişte hile yapmayacağımızı ve bildiklerimizi söyleme konusunda Resulullah'a söz verdik" diye cevap verir. Müslüman; İmanın getirdiği güzel ahlaka göre hareket etmeli. Tartıda, ticarette alış verişte doğrudan şaşmamalıdır.
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Bir arada yaşamanın güzelliği de insan ilişkilerine özen göstermektir. Toplumun ayakta kalması bu ilişkilerin sağlam temeller üzerine oturmasına bağlıdır. Buda İnancımızın ve kültürümüzün güçlü bir şekilde yaşatılmasına bağlıdır. Özellikle toplu yapılan kültürel faaliyetlerde ve ibadetler de etkileşim güçlü olur. Samimiyet artar. Böyle zamanların kıymetini bilmeli, manevi ikliminden istifade edip ahiret defterimizin sevap hanesini doldurma gayretinde olmalıyız. Manevi sıkıntılardan kurtulmak ve ruhen deşarj olup, kötü hallerden temizlenmeyi fırsat bilmeliyiz.
Alıp verdiğimiz nefesimizin dahi şükründen aciz olan bizler, Kalplerimizi manen öldürmeyelim. Canlı tutalım. İnsani duyarlılıklarımız son nefesimize kadar devam etsin. Ramazan ayında ruhumuza kazandırdığımız çiçek bahçesini, Ramazandan sonrada aynı güzellikte devam edip gönlümüzde açan çiçekleri soldurmayalım.
Selam ve Dua ile Kalın…
YORUMLAR