NİÇİN DUA ETMELİYİZ ?

 "Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler,aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir !(Mü'min suresi 60)
Çünkü dua, yaratılan her canlının Yaradan'dan yardım istemesi,dilekte bulunması, O'nun rahmetine muhtaç olmasıdır. Yüce Allah (c.c)  Furkan suresi 77.ayette" Deki:Kulluğunuz ve niyazınız (dua)  olmasa Allah size ne diye değer versin!" diye buyurmaktadır. Bu yüzden dua etmeli, "yer ve gök dua ile" sözü ve Allah Resulü'nün "Dua İbadetin özüdür." (Tirmizi) hadisi ile de dua ile insanın "etle tırnak" misali ayrılmaz olduğunun farkında olmalıyız. Dua aynı zamanda zikirdir. Muhammed İkbal'in deyimiyle;dua ve ibadet, kainatın dehşet verici sessizliği içinde insanoğlunun kendisine bir cevap bulmak için hissettiği derin hasret ve iştiyakın ifadesidir. Tabiatı ilmî olarak araştırmak bizi "mutlak hakikat" ile
temas haline getirir. Kur'an da dua kelimesi yirmi ayette geçmekte olup, bazı ayetlerde ise da'va,davet kelimeleriyle aynı anlamda kullanılmıştır.

          Genel anlamıyla dua; Allah'ın büyüklüğünü dile getirmek, O'na yal varma, hamdetme, şükretme,O'nu övme... Bununla birlikte Allah'a sevgi ve saygıyı gösterme olarak düşünüle
bilir. Peygamberimiz makbul olmayan duadan Allah'a sığınmıştır. (Müslim Zikir, 73) Duanın makbul olması için sözle birlikte,hâl ve davranışlarımızla da desteklemeliyiz.   Bu konuda Resulullah hayatında tatbik ederek bizlere örnek olmuştur.

      Helale harama dikkat etmedikçe, emirlerine ve yasaklarına uymadıkça, bu kuralları koyan Allah'tan bir şeyler istemenin makul bir izahını yapmak mümkün değildir.   Kabul olması için, duanın kalpte de eylem halinde olması gerekir. Rasulullah: "Biliniz ki Allah, kalbi gafil, boş işlerle meşgul bir kimsenin duasını kabul etmez." (Tirmizi davet, 66)buyurur.Bu nedenle üç ayların girmesiyle ve diğer mübarek gün ve geceleri fırsat bilerek ruhsal temizliğimizi yapmalıyız.Kalbimizi dünya meşgalelerinden olabildiğince arındırır, her şeye kadir olan Rabbimize el açtığımızın farkında olur sonra kabul edileceğine inanarak O'na yalvarırız.

      Dua evrenseldir. Yani her insanın ruhundaki istek dürtüsü sebebiyle duaya yönelmesi kaçınılmazdır. Tabiri caiz ise dua insanın bir nevi sigortasıdır. Allah'ın varlığına inanmayan bir ateist dahi zorda kalınca inanmadığı Allah'a sığınır, yardım talep eder.  Bu da fıtri olan ruh haliyle savaştığı,kendisinin ikircikli bir yapıya  sahip olduğu izlenimini vermektedir.  Hz. Mevlana'nın şu sözü manidardır: "Gül düşünür gülistan olursun. Diken düşünür dikenlik olursun." Duanın; insanın düşünce dünyasıyla sıkı bir bağı vardır. "Dervişin fikri neyse zikride odur." atasözümüz bu bağı güçlendirmektedir.

       Değerli kardeşlerim, kendinize, eşinize, evlatlarınıza, akrabalarınıza, dostlarınıza, çevrenize, milletimize, vatanımıza hayır duaları edin ki size de hayır duaları edilsin. Unutmayalım ki anne babanın duası insanın hayatını şekillendirecektir. Büyüklerimizin hayır dualarını almaya bakalım. Eşler karşılıklı olarak annelerinin ve babalarının bakımlarını ve hizmetlerini yapmazlar ve onların ahını alırlarsa;ağızlarıyla kuş tutsalar, her daim nafile ibadetle meşgul olsalar dahi ahirette Resulullah'ın (s.a.v) ifadesiyle "iflas etmiş müflis bir mü'min olarak Allah'ın  huzuruna çıkmaları kaçınılmazdır. Bu konuyla ilgili sözlerin en güzeli Kur'an ne diyor bakınız: "... Onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle"(İsra Süresi 23) Allah böyle emrediyorsa gerisi 'lafügüzaf'tır,bir ehemmiyeti yoktur.
            Dua etmeyi ve dua almayı sürekli hâle getirmeliyiz. Yaşlılardan, hastalardan, yetimlerden, yoksullardan ve herkesten kimin duası sırrı çözer bilinmez, dua almaya itina ile özen gösterelim. Hz. Mevlana der ki: "Sabret can üzülme sevmeyen gitsin. Niçin ağlarsın? Dua et Rabbin seni terk etmesin. İşte o terk ederse gerçekten bitersin…"

                     Dua ile sağlıcakla kalın.