Bilgiye ulaşım kolaylığı, sosyal farkındalık oluşturarak dayanışma ve yardımlaşma faaliyetlerine katkıda bulunabilme, sansür ağına takılmadan gündemi takip edebilme, insanlarla hızlı ve kolay iletişim kurabilme gibi sayısız avantajlar sunan sosyal medyanın S.O.S veren arka sayfasına bi’ bakalım mı beraber?
“Ar” gibi “Namus” gibi “Edep” gibi bizi biz yapan değerlerin ciddi bir erozyona maruz kaldığı sayfalardan başlayalım önce…
Sürülmüş tarlaya benzeyen yüzünün yarıkları arasında kaybolan makyajıyla yaptığı canlı yayınlarda aşk arayan teyzeler, ayakta durmakta zorlandığı halde dinç olduğunu vurgulayıcı abuk subuk hareketler yaparak eş arayan saçı dişi dökmüş amcalar, küçücük çocuğunun gözleri önünde mide bulandıran jest ve mimiklerle dans eden edep yoksulu kadınlar, sapkın cinsel eğilimlerini hoyratça sergilemekten çekinmeyen insanlarla dolu bu sayfalar…
Tüm bu anormalliklerin gittikçe normalleşmeye, olağan bir durummuş gibi algılanmaya başlandığının farkında mısınız?
Ne acıdır ki; bu korkunç duruma kelimenin tam manasıyla seyirci (!) kalıyoruz. Artık sadece şaşırmak ve kınamak yaptırımsızlığının ötesinde bir şeyler yapılması gerekmiyor mu sizce de?
Atarlı giderli sözlerin, nefret söylemlerinin paylaşıldığı sayfalar da oldukça rahatsız edici. “Eytt ulan” zırhını kuşanan klavye başı kahramanlarının sayfalarından bahsediyorum… Şiddeti ve toplumsal kutuplaşmayı teşvik edici bu tarz paylaşımlar “bana adresini söyle “ ile başlayan, sonu hüsranla biten tartışmalara da yol açabiliyor bazen.
Biraz da ‘story’lerden bahsedelim mi; gezilen yerlerin, gidilen otellerin, yenilip içilenlerin paylaşıldığı, “ben mutluyum”, “ben üstünüm” vurgulu subliminal mesajların verildiği ‘story’lerden… Fiziksel ve ruhsal gerçekliğini maskeleyen, olduğundan farklı görünmeye çalışırken özsaygısını yitirdiğinin farkında olmayan insanlarımızdan… // Maskesizleri tenzih ediyorum//
Bu kitlenin farkında olmadığı bir başka gerçek de özellikle genç kuşağa yanlış örnek olmaları… Doyumsuz, şükürsüz, beklenti çıtası yüksek, beğeni bağımlısı, tüketici, sanal rekabet içinde özgüvenini yitirmiş bir neslin oluşumunda bu tarz paylaşımların etkisini küçümsememek gerekiyor.
Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra; bilimsel araştırmalar sosyal medyada gereğinden fazla vakit geçiren kişilerin depresyon, anksiyete gibi psikolojik problemler yaşadıklarını gösteriyor. Sanalda sosyalleşenler gerçek yaşamda yalnızlaşıyor…
Sosyal medyanın sunduğu avantajlardan yararlanırken beraberinde getirdiği riskleri de göz ardı etmememiz gerekiyor. Bir yanımızı çoğaltırken bir yanımızı eksiltiyor çünkü sosyal medya, bir yanımızı beslerken tüketiyor öbür yanımızı…
YORUMLAR