Bundan tam 168 yıl önce 8 Mart 1857 yılında ABD’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında 129 tekstil işçisi kadın yanarak can verdi, o yanan, yakılan bedenleri aydınlattı yeryüzünü.
Yanan bedenlerden yeryüzüne mücadele külleri döküldü. Kavgaları, mücadeleleri, umutları, hak arayışları farklı topraklarda filizlendi.
8 Mart böyle yaratıldı, böyle doğdu işte. Hak arama, emeğe sahip çıkılarak yaratılan bugün, günümüzde ne yazık ki eğlence günü olarak kullanılır hale gelen bir gün oldu..
Eğlenceli, yemekli, kokteyli, müzikli, halaylı, çiçekli güzellik ya da güzel görünme günü değildir 8 Mart...
8 Mart kadının kimliğini, benliğini, varlığını, egemenliğini ve emeğini sahiplenme günüdür.
Bir kadınlar gününde, kadın sorununa eğilmek bu soruna çözüm arayabilmek zor olsa da Kadın her şeye rağmen toplumun temel taşıdır.
Toplumların demokratikleşmesinin en temel sorunlardan birisi cinsler arası eşitsizlik ve bu eşitsizliğin dayalı olduğu sistem olarak görülmektedir.
Tarihin derinliklerine gittiğimizde, insanlığın ilk oluşumu ve kültürlerin yerleşmesinde kadının öncülüğü ile yarattığı barışçıl toplumdan dersler çıkarmak gerekir. İnsanlığın ilk doktoru, ilk tarım üreticisi, ilk hayvan evcilleştiricisi kadınlardır.
Günümüze kadar gelen erkek egemen sistemler, egemenliklerini kadının sömürüsü üzerine kurmuş ve her türlü şiddeti bu çelişkilerden kaynaklandırmıştır.
İçinde bulunduğumuz sistemde kadın toplumun her alanında sömürülmektedir. Kadın bedeni, özellikle medya eliyle bir sömürü aracı haline getirilmiş, metalaştırılan kadın bedeni üzerinden sürdürülen sömürü zamanla büyük kriterleri oluşturmuştur.
Kozmetik, reklam, fuhuş bu sistemin kadın bedenine dayalı en temel sömürü alanlarından birkaçıdır.
Günümüz Türkiye’sinde her gün bir yerlerden kadın cinayeti veya kadını aşağılayan açıklamaları duymak yada bilmek artık dini vaazlara itaat eden bir toplumda kadını savunmak zor olsa da kadının toplumdaki yerini din tüccarlığı yapanlara bırakmamak en doğru olanıdır.
İşte bir din tüccarı diyor ki;6 yaşındaki kızla evlenilebilir, asansörde kadın erkek birlikte binerse cinsel istek doğar, kadın kocasından dayak yemeli, kadın dövülmeli diyor. Bunu söyleyebilen din tüccarları olsa olsa halen Ortaçağ Karanlığından kurtulamamış softalardır.
Günümüzde töreye, cinayetlere kurban giden kadınlarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır. Ezilen-sömürülen dışlanan, sokağa atılan, fuhuş batağına düşürülen kadınlarımızın sayısı gün be gün artmaktadır.
Evet; kadın sorunu, toplumların demokratikleşmesi, toplumsal eşitliğin sağlanması için çözülmesi gereken bir sorundur.
Bu sorunun çözümü toplumsal sorunlardan ayrı bir çözüm değildir. Yani kadın sorununun çözümü erkeğin toplumsal anlamda çağdaşlaşmasını sağlayacak ve buradan özgür bir topluma ulaşılabilecektir.
Özgür bir toplum için; Kadın sosyal hayatın her alanında aktif rol alması sağlanmalıdır.
Kadın ekonomik-siyasal alanda erkeğe eş değer bir görev almalıdır. Yani ekonomik alanda erkeğe muhtaç kılınmamalıdır.
Bu sayede erkek egemenliği ortadan kalkacak ve kadın hakkı olan saygınlığını kazanmaya başlayacaktır. Yani kadının kurtuluşu işçi sınıfının kurtuluşundan bağımsız değildir…
Kadının saygınlığının var olduğu bir toplumda, elbette sosyal hayatın her alanında çalışmak isteyeceklerdir. Çalışan kadınlarımız, çağdaş bilimle aydınlanan, toplumsal kültürle donatılan, üreten kadınlar siyasetin içinde de varlıklarını hissettirebileceklerdir
Toplumda binlerce yıldan beri köklenmiş olan, kadını aşağılayan geleneklerin, kültürlerin ve alışkanlıkların bütünüyle ortadan kaldırılması hedeflenmelidir. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapılmalı eski çağlardan beri erkek egemen sistemlerin kadınlar üzerinde uyguladığı ve kadının en yoğun aşağılandığı bir şiddet biçimi olan fuhuşun tamamen ortadan kaldırılması planlanmalıdır…
Kadının bedenleriyle cinsel taciz, tecavüz gibi insanlık dışı algılamalardan vazgeçilip çalışma hayatında eşitlik ve özgürlük ortamı yaratılmalıdır…
Kadınlar, 8 Mart’ı bedenleriyle alın teri olan emekleriyle yaratanlar.
Tarlalarda, fabrikalarda, merdiven altı atölyelerde güvencesiz çalışan kadınlar… Soframızda yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlar…
Evinde, bahçede işi bitmeyen kadınlar…
Anamız, bacımız, kardeşimiz, yârimiz olan kadınlar…
8 Mart'ı yaratan kadınlar...
Yakılan bedenleriyle alın terlerine, emeğine sahip çıkan kadınlarımız...
8 Mart kadının varlığını, emeğini, alın terini sahiplenme günüdür. 129 tekstil işçisinin ve törelere, cinayetlere kurban giden, katledilen kadınlara saygı ve yas günüdür 8 Mart.
Selam olsun tarih yazanlara
Selam olsun 8 Martı yaratanlara
Selam olsun Dünya Emekçi Kadınlarına
Tüm Emekçi Kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Gününü Kutluyorum
Yüreğinizden Umudun Eksik Olmadığı
Güzel Günlerin Özlemiyle…
Umut Dolu Yarınlar Sizlerin Olsun
YORUMLAR