Kuzey Makedonya Gostivar kenti Uluslararası Vizyon Üniversitesi Psikoloji Yüksek Lisans programım bitmek üzere ve bu arada bir özel öğretim kurumu “Uzman Aile Danışmanlığı Sertifika Programına” yönelik “Aile İçi İlişkiler, Evlilik Öncesi Psikolojik Danışma ve Evlilik süreci” vb konularında ders veriyorum.
“Hocam bu yaştan sonra yurt dışında bir öğrenci olarak doktora programı için çaba gösterirken, diğer yandan dünyanın dört bir köşesinden farklı kültürlerden öğrencilerinle öğretim üyeliğini devam ettirebilmek ve hem bir öğrenci, hem de akademisyen olarak senede birkaç kez yurt dışına çıkmak, yeni nesil üniversite sistemlerine entegre olmak, nasıl bir duygu?”
Benzeri yaklaşımlara ülkemizde sık karşılaşırken özellikle bu durumumun oldukça normalleştiği Balkan ve Avrupa ülkelerinde yaşı 28-78 arası öğrenciler ve akademisyenlerle tanışmak insanı rahatlatan ayrı bir zevk
Bugün “İstasyon Haber Gazetemiz” için 60 yaş sonrası yaşam tarzı üzerine birikmiş ders notlarım dahil akademik dilden arındırarak özetlediklerimi paylaşmayı istedim.
Yaş Dönemleri Üzerine Son Yılların Kriteri Nedir?
Son yıllarda yaşam süresinin uzaması ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının artması, yaş dönemlerinin yeniden tanımlanmasını sağladı. Artık gençlik 30'lu yaşlara kadar uzarken, 45-65 yaş arası "orta yaş", 65-75 yaş arası "genç yaşlılık" ve 75 yaş sonrası "yaşlılık" olarak kabul ediliyor. Bu tanımlamalar, bireylerin fiziksel ve zihinsel olarak daha uzun süre aktif kalabilmesine dayanıyor.
60 yaşından sonra hayatın farklı bir boyuta geçtiğini söylemek mümkün. Yaşam deneyimleri biriktikçe, önceliklerimiz ve değerlerimiz de değişir. Bu dönemde, kendimizi daha iyi tanıma ve hayatı daha anlamlı kılacak adımlar atma fırsatı buluruz.
Başkalarının Görüşlerinden Kurtulmak: Öncelikle, başkalarının ne düşündüğü konusunda endişelenmekten vazgeçmek gerekir. Yaşamın ilerleyen dönemlerinde, kendimizi başkalarının onayına göre şekillendirmeye çalışmanın anlamsız olduğunu anlarız. Kendi değerlerimize ve iç sesimize kulak vererek daha özgün bir yaşam sürmek, mutluluğun anahtarıdır.
Maddiyatın Ötesine Geçmek: Yaşadıkça, maddi zenginliğin gerçek mutluluğu sağlamadığını anlarız. Gereksiz eşyalardan kurtulmak, sadece fiziksel bir alan yaratmakla kalmaz, aynı zamanda zihnimizi de rahatlatır. Maddi şeylere takılı kalmak yerine, anılarımıza ve deneyimlerimize odaklanmak daha anlamlıdır.
Sosyal Yükümlülüklerden Kurtulmak: Her zaman herkesi memnun etmeye çalışmak yorucu ve gereksizdir. Kendimiz için zaman ayırmak ve istemediğimiz sosyal etkinliklerden kaçınmak, yaşam kalitemizi artırır. Kendimizle ve sevdiklerimizle geçirdiğimiz zamanın değerini bilmeliyiz.
Görünüşe Takılmaktan Vazgeçmek: Yaşlanmak doğal bir süreçtir ve vücudumuzda bazı değişiklikler olması kaçınılmazdır. Bu değişiklikleri kabul etmek ve kendimizi sevmek önemlidir. Gerçek güzellik, dış görünüşte değil, içimizdeki gücümüzde ve özgüvenimizde yatar.
Kendimizi Keşfetmek: Hayatın her döneminde yeni şeyler öğrenmek ve deneyimlemek mümkündür. Kendimizi mutlu eden aktivitelere zaman ayırmak ve yeni hobiler edinmek, yaşamımıza renk katacaktır.
Toksit İlişkilerden Uzaklaşmak: Bizi üzen ve enerjimizi tüketen insanlardan uzaklaşmak, kendimize olan saygımızın bir göstergesidir. Pozitif ve destekleyici insanlarla çevrelenmek, daha mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmemizi sağlar.
Ve Artık En Bilge Dönemimizde En Önemlisi de Kendimizi Tanımak!
Duygu-Düşünce-Ruh-Beden sistemin birbiriyle ilişkili ayrılmaz parçalarıdır. Ve birinde oluşan değişiklik tümünü etkiler. Örneğin bir şeye üzüldüğümüz zaman ruh halimiz karamsarlaşabilirken düşüncelerimizin olumsuzlaşması ve özellikle stres hormon artışıyla fizyolojimiz etkilenir mimik ve jestlerimiz duruşumuz değişebilir. Veya bedensel rahatsızlıklarımızdan zihinsel duygusal ruhsal değişimler oluşabilir.
Ve Hangi Yaşta Olursak Olalım Kendimizin Farkına Varmak Çok Önemlidir!
Hayata olduğu gibi değil, olduğumuz gibi bakarız ki, bazen birilerinin gülüp geçtiği durumlara takılabilir, üzerine alınabilir, üzülebilir, öfkelenebilirken bazen de birilerinin aşırı tepki verdiği durumlar karşısında sessiz tepkisiz kalabiliriz.
Nasıl davrandığımız olaylardan çok bize bağlıdır. Ne düşünüyorsak hayatı öyle görür, öyle hisseder, öyle davranır ve öyle yaşarız; kısaca ne düşünüyorsak o oluruz.
Her Yaşta Olduğu Gibi Özellikle En Bilge Dönemimiz Olan 60 Yaş Sonrasında Kendimizi Yeniden Gözden Geçirmemiz ve Kendimizle Tanışmamız Oldukça Önemlidir.
Bizi bizimle tanıştıracak olan duygusal kalıplarımızın farkına varmak adına mümkün olduğunca günün sonunda edindiğimiz bir “anı günlüğü” defterimiz 15-20 dakika süresinde maruz kaldığımız olayların hangi duyguları ne oranda yaşattığını not alalım.
Göreceğiz ki birkaç hafta sonra tüm duygularımızın, çocukluk dönem kökenli tepkilerimizin farkına vardıkça kendimizi çok daha iyi tanımaya başlayacağız. Duygularımızın rehberliğinde kendimizi tanıdıkça çevremizi ve dünyayı çok daha iyi tanımaya başlayacağız ki bu durum hem kendimizle hem de çevremizle olan ilişkilerimizin daha sağlıklı olmasını sağlayacak daha mutlu olmaya başlayacağız. Bilmeliyiz ki dünyanın en mutlu insanları öncelikle kendisiyle ve çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurabilenlerdir.
Umma ki Küsmeyesin!
Olumsuz duygu nedeni gerçekçi olmayan beklentileri yok edin; alabildiğine gerçekçi olabilmek demek ilk başta, nefes alabilmekten ve yaşıyor olmaktan dolayı mutlu olabilmektir.
Bir yaştan sonra artık “en basit” dediğimiz ancak en önemli temel ihtiyaçlarımızı kendimiz halledebiliyorsak, dünyanın en mutlu insanıyızdır; sahip olduğumuz ancak kıymetini göremediğimiz, azalsa da görebilme, işitebilme, yürüyebilme, elbisemizi giyebilme gibi en temel becerilerimizi kaybetmenin ne demek olduğunun bilincinde olarak şükreden yönümüzü hep canlı tutmalıyız.
Ve son olarak dünyaya gelen insanların önemli bir bölümü çeşitli hastalıklar, kazalar, savaşlar yüzünden genç ve daha erken yaşlarda hayatını kaybederken, 65-75 ve sonrasını yaşıyor olmak bile başlı başına bir lütuftur.
Yaşınız ne olursa olsun gönlünüz genç, ruhunuz çocukça kalsın; sağlıcakla kalın.
YORUMLAR