Bir Sosyal Hizmet Uzmanı olarak, yoğun bir çalışma temposundan sonra, yeterli çalışma süresini doldurarak 2010 yılında emekli oldum. Müracaatçılarım sağ olsunlar, hep geldiler beni hiç işsiz ve boşta bırakmadılar. Bana sorarsanız sanki ben, bir sünger gibi çektim sorunu olanları. Sanıyorum bu özellik ölünceye kadar da sürecek. İstanbul’da yaşamaya başladığım yıllarda Konya ilinde ailevi sorunları olan kişiler tarafından arandım durdum. Ya da bir yaşlı, engelli veya korunmaya muhtaç çocuk problemi olanlar beni arayıp destek istediler. Yıllar sonra Konya ya geri döndüm bu defa tersine işledi süreç ve İstanbul da Alzheimer problemi olanlar başta, sosyal hizmet alanıyla ilgili sorunları olanlar, yine beni aramaktadırlar. İstanbul Alzheimer Yaşam evinde çalışırken telefon numaramın, benim bilmediğim ama herkesin ulaşabileceği bir platforma kaydettirilmiş olduğunu sanıyorum. Bu kanıya şuradan vardım: “Telefon numaranızı internetten aldım” diyerek başlıyor arayanların çoğu. Bizler sosyal hizmetlere alışık kişileriz. Yetmiş yaşında bile pörsümüş bir sünger gibi yardıma desteğe gereksinim duyan kişileri çekmeye devam ediyorum anlayacağınız. Ne ki çaresiz insanların yaşadığı sıkıntıları, hala kanıksayabilmiş bir meslek elemanı değilim. Çünkü her vakanın kendine ait acıtıcı üzücü tarafları var. Yardımcı olamadığım vakalar, geceleri bile benim beynimde dolaşıp dururlar. “Onlar için ne yapılabilir?” Yani kolay ulaşılır olmaktan değil şikayetim. Şikayetim yardımcı olamamaktan.
Yaklaşık bir ay önce bana gelen bir yardım talebi, hala çözümsüz ortada duruyor ve beni üzmeye devam ediyor. Bir vaka diye düşünmeyin. Muhtemelen ülkemizde binlerce, on binlerce kişinin problemidir bu durum. Nasıl anlatsam diye düşünürken sizleri de işin içine katmak geldi aklıma. Bir an şöyle düşünün:
Yakın zamana kadar yatağa bağımlı olan annenize zor da olsa, varlıksız olsanız da, bir şekilde siz bakıyordunuz. Ama birkaç gün önce siz de felç geçirdiniz ve bakıma muhtaç duruma düştünüz. Bırakınız annenizin gözünüzün önündeki çaresizliğini, size de bakacak kimse yok. Kulağı az duyan, ciddi iletişim problemi olan bir tanıdığınız, size yardımcı olmak istiyor. Doğal olarak Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne telefon açıp durumu anlatıyor. Orada saygılı davranan kişi hazırlamanız gereken evrakları yazmanızı istiyor, “Bu evrakları tamamlayıp bir dilekçe ile bize getirin, durumunuzu inceleyelim” diyor. (Huzurevlerinde boş yatak olmaması, iki yıl sonrasına sıra vermeleri bir tarafa.) Diyor da o evrakların nasıl tamamlanacağı hakkında bir fikri yok. Yani “tuvalete gidebiliyor musunuz?” diye bir soru sormuyor. Sorsa anlayacak o evrakları yaptırma gücünüzün olmadığını. Peki anlasa ne olacak, gelip yardımcı mı olacak? Hayır. Böyle bir sistem henüz kurulmuş değil. Yardımcı olmak isteyen yaşlı, araştırırken Kamil BAYSAL diye eski bir uzman olduğunu öğrenip, okey oynamakta olduğu kahvede, Kamil BAYSAL’ a ulaşıp derdini döküyor.
Sahiden de bu durumda ciddi bir boşluk var. Alınganlık göstermesinler. Hükümeti falan suçlamıyorum. Yeni değil eskiden bu yana devam eden, böyle giderse de on yıllarca yaşanmaya devam edecek bir boşluk. Bu tür hizmetleri fiilen üstlenip uygulayacak bir kurumsal yapı gerekiyor. Öyle Allah rızası için değil, insaniyet namına değil, varlığı yokluğu sorgulanmadan fiziki destek sağlayacak bir birim, devlet yapımız içinde yerini acilen almalıdır.
Hadi burada da bir çağ atlatın ülkemizi. Çaresizlik karşısında çok üzülüyorum. Saygılarımla…
YORUMLAR