Orhan Kemal, Ahmed Arif, Nazım Hikmet, Ahmet Haşim, Cahit Zarifoğlu, Cemil Meriç, Peyami Safa, Hasan İzzettin Dinamo ve Ahmet Muhip Dıranas. Bütün insanları eşitleyen ölümün eli, aynı ayda dokundu onlara: Haziran. Yaşam herkesin bir araya gelerek ortaya bir şeyler koyduğu, bir şeyler söylediği ve yaptığı, sonrasında ise geride ortaya koyup söyledikleri ve yaptıklarını bırakarak masadan kalkıp gittikleri bir toplantı.
Gazetemizin çok kıymetli kalemlerinden, bilhassa da çok sevdiğim bir ablam, handiyse anam yerine de koyduğum Şair-Yazar Sevil Köse. Bu hafta ki köşesinde Haziran ayı içinde ölen, aramızdan ayrılan şair ve yazarlara ayıracağını söyledi yazısında. Ben de dedim ki harikulade bir fikir. E madem ben de Haziran ayı içinde doğan şair ve yazarlarımızı ele alayım. Öyle ya her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı. her sonun bir başlangıcı vardır. Haziranı yasa boğanlar ve Hazirana neşe katanlar bu hafta gazetemizde aynı anda yer alsın.
Reşat Enis Aygen, Özdemir Asaf, Fakir Baykurt, Attilâ İlhan, Ahmet Hamdi Tanpınar... Başlıca Haziran doğanlarımız. Daha işin içine bir de yabancı şari ve yazarları sokarsak bu yazıdan en az iki tam sayfadan önce çıkamayız sanıyorum. O sebeple yerli olanlarımızdan bahsedelim. Nasıl mı en iyi yaptıkları şeyler ile elbet. Şiirle...
ANNEM İÇİN (Ahmet Hamdi TANPINAR)
Bir günümüz bile sensiz geçmezken
Şimdi mezarına hasretiz anne...
Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.
*
Ben Sana Mecburum (Attilâ İlhan)
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
*
Mum Alevi İle Oynayan Kedinin Öyküsü (Özdemir Asaf)
Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında.
O evde bir kedi vardı.
Geceler indiğinde kendi havasında
Mum yanar, kedi de oynardı.
Mumun yandığı gecelerden birinde
Kedi oyunlarına daldı.
Oyun arayan gözlerinde
Mumun alevi yandı,
Baktı,
Mumun titrek alevinde
Oyuna çağıran bir hava vardı.
Oyunlarını büyüten kedi büyüdü
Kendi türünde çocukcasına,
Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü
Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.
Bir baktı, bir daha, bir daha baktı
Mumun alevinin dalgalanmasına
Uzandı bir el attı.
Bıyıklarını yaktırmadan analmayacaktı...
İlk kez gördüğü mumun yakmasına
İnanmayacaktı.
Kedi oyunlarında büyüyordu,
Mum, üşüyordu yanmalarında.
Zaman ikili yürüyordu
Aralarında.
Bir ayrışım görünüyordu
Birinin yanmalarında
Öbürünün oynamalarında.
Kedi oyunlarında büyüyordu,
Yitirerek gitgide oyunlarını.
Mum küçülüyordu yanmalarında,
Yitirerek gitgide yakmalarını.
Oynarken büyüyen kedi yanacak,
Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.
Küçülen yaka-yaka aydınlatacak,
Büyüyen yana yana anlayacaktı.
Bir mumun yanmasından
Ve bir kedi oyunundan
Kaldı sonunda
Bir gecenin tam ortasında
Bir evin bir odasında
Göz-göze susan
İki insan.
Mum yandı bitti
Kedi büyüdü gitti.
oyunlar karıştı gecelerde
Suskun uykusuzluklara.
O iki insandan, sonunda
Birinin anılarında kedi,
Birinin dalmalarında mum
Kaldı gitti.
Nerede bir mum yansa şimdi,
Nerede oynasa bir kedi,
Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri...
Bugün dün gibi oluyor,
Dün bugün gibi.
Mum ellerimi tırmalıyor,
Belleğimi yakıyor kedinin elleri.
(Bu şiir onu çok seven ve sık sık bana okumamı isteyen rahmetli ağabeyim Salim Tuncalı'nın anısına ithaf olunur.)
YORUMLAR