Kırkikindi yağmurları; İç Anadolu bölgesinde bahar geldiğinde teorik olarak kırk(iki) gün yağacağına inanılan, neyse ki daha kısa süren, akşamüstü yağmurlarına verilen addır. Orta Anadolu'da da ziyadesiyle Konya bölgemizde ön görülen bu dönem adı ile de ne kadar manidardır aslında. 42indi yağmurları da denilse olur aslında, ilkbahar döneminde gün içi yüksek ısı dolayısıyla ikindi vakti boşalan bu yağmur çeşidine. Akşehir Selçuklu Lisesi mezunu olarak hemen aklıma sevgili Coğrafya öğretmenim Berna Büyükerdem geliyor. O olsaydı muhtemelen; ''Konveksiyon yağışıdır bunlar, yükselim yağışları da denir..'' derdi, Türkçe'yi seven hocam tarafından..
Genelde saat 17 ila 17:30 sularında yağmaya başladığı ve işlerinden çıkan memurları bir güzel ıslatması nedeniyle halk arasında '' Memur Islatan'' olarak da bilinir. Bir de ''Ahmak Islatan'' vardır ama o ayrı, ona burda şu an yer vermeyeceğim. Kısa kısa sürmesi nedeniyle insanımızı boğmadan, sıkmadan ama toprağa, tarlalara, bahçelere iyi gelerek onları yeşertebilen ve hemen arkasından da çokça gökkuşağı bırakır ki nasılda enfes birleşiverir ardın gökte 7 renk, seyirlere doyum olmaz. Hele ki bozkırdaysanız..
Her şeyde izlerini görmek mümkün elbet. Şarkılarda, şiirlerde, romanlarda, edebiyat, resim, güzel sanatlar vs akla ne gelirse duygu ve insan psikolojisi üzerinde de. İnsan da tabiata göbek bağıyla bağlıdır, tabiatta. Birbirlerinden etkilenirler elbet. Mesela ki;
''Yak lügatleri şair! Güle nisbetle kurulmuş olsa da, gülün kelâm gülün yanında nedir ki?Sadece gül bahçesi iste. Ki ufkun üzerinden uzun bulut kümeleri koşa gelirken kırkikindi yağmurları düşsün onun üzerine. Güle baktığında neye baktığını, ya da güle baktığında neyin sana baktığını neredeyse fark edecek gibi olduğun zamanlarda olsun bu..''
(Nazan Bekiroğlu/Mavi Lale)
Yağmurlu günlerdeyiz. Hava gibi ruhumuz da kapalı ve puslu. Romatizmal bir romantizm hastalığım var benim de ve hep böyle havalarda nükseder. Kaleme de yansır elbet sırf bu yüzden. Havaya karışmış çiçek kokuları, kuş sesleri, ıslak toprak kokusuyla beraber dün bugün gibi oluverir, dün ise bugün gibi. Seslerin de bir hafızası vardır, kokunun da. Alır götürür sizi her bir ana ve anıya. 46 yaşımdayım ben ve kırkdan fazla kırk ikindi görmüşlüğümle kırkı birden bir kaç saniyeye sığıverir kafamda ki sinema perdesine yansır.
Neşe Karaböcek şarkısı vardı hani, Yağmur Ağlıyor.
''Seni nasıl çözemedim, çözemedim, çözemedim?
Bugün resmini indirdim duvardan
Duvar ağladı, ben ağladım''
Şebnem Ferah peki;
''Beni sevmesen, yağmurları sev
Bulutlar ağlasın, sen gül güneş doğsun yeniden..''
Cem Adrian;
''Sokaklarda yanımda dolaşan yağmur
Geceleri başucumda duran yağmur
Avucumda ellerin yerine yağmur
Vur yüzüme, vur yüzüme..''
Gecenin en koyu ve en karanlık anı sabah şafak söküp gün ağarmadandır ama sonucunda ışıl ışıl serin ve sakin bir sabah bekler. Kırk ikindi daha görür müyüz Allah bilir lakin gördüğümüz ikindi yağmurları, seher yelleri. şafak serinlikleri şahidimizdir ki hayat cömerttir. Her anı yaşayan yaşayabildiğine şükretmeli ve bize sunulmuş bir armağan gibi sahibine teşekkür etmeli. Bereketi topraktan süren yağmur, neşeyi yürekten bilen ise insandır. Mutluluk yağmurları altında şemsiyesiz kalın, sırılsıklam ıslanın umarım değerli okurlarım.
Haftaya buluşmak dileği ile hoşça kalın...
YORUMLAR