Padişahın biri kış günü yetiştirmiş olduğu avcılarıyla birlikte ava çıkar. İki üç gün av peşinde koşarlar ve dönüşte kar fırtınasına yakalanırlar. Konaklayacak yer bulamayınca ilk gördükleri ışıklı kulübenin kapısına varırlar. Sizlere Tanrı misafiri olabilir miyiz diyerek kapıyı çalarlar. Kapıyı evin beyi açar ve içeri buyur eder.
Evin sahibi bey,hanım bir çorba kaynat,yolcular üşümüştür,içleri ısınsın diye de ekler.Evin hanımı kısa süre içinde tarhana çorbasını kaynatır ikram eder. Çorbayı içen padişah ve adamların içi ısınır soyunmaya başlarlar. Üstleri başları pırıl pırıl parlayan adamları görünce şaşırır ev sahibi. Onun bu şaşkınlığını gören padişah hemen ben padişahım bunlarda benim adamlarım diye ekler.Padişah söyle bakalım,bu benim içtiğim çorbanın adı nedir. Kazanlarla yemek yapılıyor sarayda böyle lezzetli bir çorba görmedim.
Evin hanımı ne diyeceğini bilemez. Çorbanın adımı olur diyecek,padişahtan çekindiği için diyemez,hemen oracıkta uyduruverir ‘’Dar Hane Çorbası ‘’ diye. İşte o günden beri Darhane çorbası bu güne tarhana çorbası adı altında soframızı süsler.
Dar hane,fakir ev anlamında kullanılır. Dar hane çorbası, dar günün imdadına hemen yetişen bir çorbadır.Bir kilo soğan,bir kilo biber,bir kilo kırmızı biber,bir kilo yoğurt önceleri doğranırdı,şimdilerde robotda çekilerek,tuzu suyu,unu ekleyerek yoğrulan bir hamurdur. Bir hafta boyunca her gün yumruklanarak ekşimesi beklenir.Bir hafta sonra el kadar parça parça alınarak örtüye serilir. Çok kurumadan ufalanmaya başlar,ufalandıktan sonra kevgirden geçirilerek yeniden güneşsiz ortamda kuruması sağlanır.Kuruyup bittikten sonra,keseye koymadan içini kuru nane dökülür.
Vitamin değeri yüksek,çabuk yapılan soğuk kış gecelerinin en güzel çorbasıdır. Çorbayı yaparken içine koyulan kemik suyu çorbayı daha çok vitaminli hale getirir. Bağışıklığı güçlendirir,soğuk algınlığına iyi gelir,yorgunluğu alır,sindirimi kolaylaştırır,besleyici ve doyurucudur.Çinko,kalsiyum,demir içerir.Kurutulmuş gıda olduğu için uzun süre saklanmasıda kolaydır.
‘’Elin kebabından,kendi tarhanamız yeğdir ‘’ Adı üstünde fakirhane çorbası,elin kebabına özenmektense kendi evimizde,elimizin altında bulunan tarhana çorbamız daha iyidir,anlamında kullanılan bir söz.
Evinize gelen misafire ‘’açmısınız’’ diye sormayın,illede bir sofra hazırlayın.Karınca kaderince dolabınızda ne varsa,o anda pişecek neyiniz varsa ikramınızdan kaçınmayın.Misafire açmısın diye sormak çok büyük ayıptır,zira her insan misafir olduğu evin sahiplerine karnımız aç diyemeyecek kadar mahçuptur. Hele hele sofrada ekmeği tek tek kesmeyin,kesin ekmeği bir tabağa dizin ve sofranın ortasına koyun.
Benim misafire ikramda hata eden bir anım var,onu yazmadan olmaz.
Bir zamanlar il dışında bir eve misafir olmuştuk. Tarhana çorbası ve ekmek vardı sofrada. O kadar çok acıkmıştık ki tastaki çorba bitti hemen,evin hanımı ise ekmeği dilim dilim kesiyordu ve ekliyordu ‘’yiyecek misiniz keseyim mi ekmekten’’ hala o ses kulaklarımda. Sofradan aç kalktık, o gün bu gündür evime gelen misafire açmısınız diye sormadan, ekmeği bütünüyle dilimleyip ortaya koyarım.Misafir ve yolcu bereketiyle gelir,bereketiyle gider.
Bulgur ile tarhana,fakirlik bizden yana…….
Şükür gönlümüz zengin,gönül zenginliği dar haneyi bol eyler,misafire,tarhanayı bulguru bal eyler.
YORUMLAR