Ana rahminde ki, normal doğum süresi beklenmeden, bir takım yöntemlerle ceninin rahimden alınmasıdır kürtaj. Kürtaj yapılmalı mıdır, yapılmamalı mıdır, yapılıyorsa hangi koşullarda yapılmalıdır gibi sorunlar biyoetiğin ele aldığı konulardan biridir. Bu süreçte kürtaj yasaklansın diyenler de vardır, kürtaj yasaklansın diyenler de vardır. Bu ikilem tıp ve hukuk alanının da konusudur.
Kürtaj yasaklansın diyenler, anne karnındaki fetüsün ana rahmine düştüğü andan itibaren bir birey olduğunu, bunun bir insan öldürmekten hiçbir farkı olmadığını düşünürler. Bunun yanında kürtaj yaptırmak yerine, eğer bebeği dünyaya getirip büyütemeyecekse, ya da istenmeyen bir gebelik durumunda bebeği hiç bebek sahibi olamayacak insanlara veya çocuk esirgeme kurumuna verebilecekleri gibi başka olasılıklar sunarlar. Her ana rahmine düşen fetüsün yaşam hakkı olduğunu, hayatın kutsal olduğunu, dolayısıyla ceninin yaşam hakkı olduğunu savunurlar. Kürtaj yaptırırken annenin hayatının da tehlikeye girebileceği gerçeğini de göz önüne sererler.
Kürtaj yaptırmanın serbest olduğunda bunun domino etkisi yapacağını savunurlar. Yani bir kere kolayca yasal olarak kürtaja izin verildiğinde, domino taşı gibi herkesin bunu uygulamak isteyeceğini düşünürler. Sıradanlaştırılmış bu olay, bir canın bile isteye ortadan kaldırılması gibi anlaşılacaktır. Bunların yanında insanın inandığı dinin gereği devreye girdiğinde günah oluşacaktır. Bu kürtaja karşı çıkışların temelinde normatif etik olarak karşı çıkışlar haklılık sebeplerini sıralayacaklardır.
Kürtajı savunanlar ise cinsiyet eşitsizliğinden başlayarak, kadının kendi vücudu üzerindeki tüm hakların kendilerinde olduğunu savunurlar. Onlara göre doğum kontrolü neyse, kürtaj yaptırmakta odur. Üstelik erkekler hamile kalmadığı için, bu dokuz aylık süreçte kadının neler yaşadığını veya yaşayacağından habersiz olmalarına rağmen kürtaj konusunda karar mekanizmasında yer almaları cinsiyet eşitsizliğidir. Ceninin ana rahmine düştüğü andan itibaren değil, doğuma bir ay kala süreçte bir birey olduğunu savunurlar. Ceninden önce yaşam hakkı annenin olmalıdır.
Kürtajı savunanların argümanlarından biri de istenmeyen gebeliklere son vermek gibi öne sürdükleri problemi ele alalım. İstenmeyen gebelik hem aileyi hem toplumu tehdit edecek olmasıdır. Fetüsu bir birey olarak görmemek lazımdır. Fetüsu ana rahmine düştüğü andan itibaren bir birey olarak var saymak, fetüsun alınmasından sonra annenin psikolojik sorunlar yaratacaktır, ve anne kendini suçlu hissedecektir. Domino etkisinin kürtajla bir bağlantısı olmadığını katliam ve soykırım, hayatın değersizleştirilmesi gibi konular geçersiz bir argümandır. İki birliktelikten meydana gelen ceninin, istenmeyen bir gebelikte sadece kadının dikkatsizliği ile meydana geldiğini savunmak cinsiyetçi bir yaklaşımdır. Bu durumda kadın ve erkek birlikteliğinden meydana gelen cenin için sadece kadını cezalandırmak da büyük haksızlıktır.
Kürtaj karşı olanların da, kürtajı savunanların da argümanlarında doğru tarafları da vardır, yanlış tarafları da vardır.
Çünkü…
Kürtaja tamamen karşı olmak, yani ana rahmine düşen bir ceninin bireyden bir farkı olmadığını düşünmek, istenmeyen gebeliklerde, tecavüz sonucu oluşan gebeliklerde anneye cinayet işlemiş durumu yaratır. Ya da bebeği dünyaya getirip çocuk sahibi olmayan ailelere vermek ya da çocuk esirgeme kurumlarına vermek, hem anne için hem bebek için içinde çok olumsuzluklar taşır.
‘’Öldürme yaşasın, nasıl yaşarsa yaşasın ‘’ Gibi bir anlam çıkar ki bu tamamen yanlıştır. O zaman bebeğin yaşam hakkı, masumiyet hakkı, evlatlık olarak verilen bebeğin anne baba kokusuna ihtiyacı yok mu. İlerde evlatlık olarak verildiğini öğrenen çocuğun bu yükü taşıyabilecek gücü var mı ?Kim olduğunu öğrendiğin de, onu büyüten aileye minnet mi duyacak yoksa sorgulayacak mı, gerçek annesini suçlayacak mı bunları bilemeyiz. Bu durumda hem aile için hem toplum için sorunlu bireyler olarak toplumda yerlerini almayacaklar mı. Çocuk esirgeme kurumlarında anne , baba sevgisi olmadan, üstelikte sadece on sekiz yaşına kadar yurtlarda kalabilir olması bir başka geleceği belli olmayan bir durum.
Kürtajı savunlar, sadece benim bedenim, benim isteğim diye bakılması da bir başka bencillik söz konusudur ama kürtajı savunanların istenmeyen gebelikler konusunda kürtajı savunmalarında haklılık payları vardır. Yani tecavüz sonucu gebeliklerde kürtaj yaptırma hakkı sadece annenindir. Zira istenmeyen bir bebek dünya ya getirmek hem bebek için hem anne için sağlıklı bir düşünce değildir. Tecavüz sonucu istenmeyen gebelikte bir annenin dokuz ay boyunca onu karnında taşıması, hatta büyütmesi hem bebek için hem anne için sorun olacaktır. Bebeğin anne karnında belli bir aydan sonra sakat olduğu durumlarda da ,kürtaj yaptırması ,annenin kararına bağlı olması gerekiyor.
İNSAN SORUMLUKUTUR ,iki karşı cinsin birlikteliğinden meydana gelen ceninin elbet yaşam hakkı vardır. Sorumluluk sahibi ,etik değerleri olan bireyler, onca korunma yöntemine rağmen bile isteye bebek yapmazlar. Ancak her iki bireyin istediği durumlarda bebek sahibi olmalılar. Sorumsuzca davranarak nasıl olsa kürtaj gibi bir olasılık var diyerek, hastanelerin çöp kovalarına cenini bırakmak hiç de sorumlu bir davranış değildir. Biyoetiğin problemleri, yasalar, hukuk ve tıp etiğinden önce insanın kendi sorumluluğunu bilebilecek olgunluğa erişmesidir. Sorun kürtaj sorununda daha çok sorumluluklarını bilmeyen insanların yaratığı sorunlardır.
YORUMLAR