‘’ Ahlak ve namus deyinde sadece kadınlardan konuşmaya başlayan kişiler, ahlaksızın ve namussuzun dik alasıdır’’ Frida KAHLO
2008 yapımı,Drama Filmi,Yönetmen: Cyrus Nowrasteh ,Yönetmen İran asıllıdır, filmin çekilmesine İran izin vermeyince Ürdün de çekilir.Radikal İslamcılığa vurgu yapan film, Şah Rıza Pehlevi ‘nin yönetiminden sonra Rahullah Hümeyni yönetiminde yaşanan olayı anlatıyor.
Kasabadan geçen bir gazetecinin arabası bozulur, kasabaya girmek ve arabayı yaptırmak zorunda kalır. Zehra gazeteci ile karşılaşır ve olanı biteni anlatmak ister. Kasabada yaşananları tüm dünyanın öğrenmesini sağlayacak gazeteciye, onu dinlemek zorunda olduğunu söyler. Gazeteci kaseti takar teybe kaydını alır.
Kasaba da bir gün önce gerçekleşen olayı gazeteciye anlatmaya başlar.14 yaşında evlendirilen süreyya, 23 yıllık bir evlilikten sonra, eşini boşayıp 14 yaşında bir kızla evlenebilmek için eşine iftira atarak, zina ile suçlar. Amacı eşine nafaka vermemek. Şeriat hükümlerine göre dört şahit bulunur ve Süreyya’a zina yaptığı için recm edilmek üzere yarı beline kadar toprağa gömülerek, taşlanarak öldürülür.
Süreyya’ nın teyzesi Zehra bu yapılan haksızlıklara tepki verse de başarılı olamaz. Süreyya taşlanarak öldürüldükten sonra gömülmesine izin verilmez, bir nehir kıyısına atılır. Ertesi gün Zehra kemikleri nehir kıyısında gömdükten sonra dönerken gazeteci ile karşılaşır, olanı biteni ve haksızlığı dünya ya duyurmasını ister.
Filmde anlatılan bir kadının dramı gibi dursa da aslında, siyasi rejimin buna çanak tutarak, kasabada üst makamlardan eliyle gerçekleşen bu recm, iftiraya uğrayan kadının ve çocuklarının mahf olmasına dayanan bir konuyu ele alıyor. Süreyya’nın kocası Ali üst makamlardan birine eşinin ikna etmesini söyler, adam Süreyya 2nın evine giderek, eşine karılık yapmıyorsun, Ali den boşan, sana Muta Nikahı kıyarım, arada gelir giderim diyor. Süreyya’yı ikna edemeyen molla, başka çareler arar. Köyde eşi ölmüş bir adama yemek yapmak için giden Süreyya ya iftira etmek için dört şahit bulurlar, hatta evine yemek yapmaya gittiği adamı da çocuğunu öldürmekle tehdit edip yalancı şahitlik yaptırırlar. Köy ahalisi Süreyya yı zina yaptığı gerekçesi ile recm ederek taşlayarak öldürülmesini sağlarlar.
Filmin sonunda kadının masum olduğu da ortaya çıkar ama recm gerçekleşmiştir artık. İlk taşın babasının atması, sonra ilk büyük oğluna taşın attırılması, daha sonra eşinin taşlaması ve köy halkının taşlaması ile son bulan acı bir ölüm. Süreyya nın hemcinslerinin de buna hiç tepki vermemesi de ayrı tartışılacak bir konu.
İran da Şeriat hükümleri gereğince, Babanın izni olamadan kadın evlenemiyor. Kadın tek başına yurt dışına çıkamıyor. Eğitim, haremlik, selamlık. Başını örtmeye 638 maddesine göre, on gün ile iki ay hapis cezasına çarptırılıyor. Uygunsuz giyinen kadına on yıla kadar hapis cezasının adı Hicap ve İffet Yasası.
Muta Nikahı, aralarında dini açıdan evlenme engeli bulunmayan kadın erkeğin, vereceği bedel karşılığında bir süre karı koca hayatı yaşamak için anlaşmasına MUTA NİKAHI denir.
Çast-e Erşad Ahlak Polisi, özellikle kadınları denetlemek ile görevlidir.Orta Doğu da kadın olmak, insanlık dersi, toplumun duyarsız sessizliği, evrensel mesaj veriliyor film de. Kaldı ki sade Orta Doğu da değil bu kadının ötelenmesi, değersizleştirilmesi. Küçük yaşta evlendirilen çocuklar ve kadın üzerinden namus tanımlaması yapılması Orta Doğu ‘nun hemen hemen her ülkesinde mevcut. Oysa kadının sorumlu olduğu kadar, erkeğin de aynı oranda namuslu olması hükmü zaten var.
Kadının değersizleştirilmesi, bir cinsel öbje olarak sunulması, görülmesi ahlaksızlığın en başta ele alınması gereken konularından biridir. Kadın cinayetleri, başlık parası, reklamlarda cinsel obje olarak kullanılan kadınlar, kız çocuklarının okutulmaması, söz hakkının olmaması erkek egemen bir toplumun kadınlarının hiç bir hak talep edememesi gibi konuları ele alınması gerekliliği vurgulayan bir film.
Soray’yı Taşlamak filmi başlarken Şirazi den bir şiirle başlıyor ; Olmayın riyakarlık edenlerden / Bir yandan yüksek sesle Kuranı dinlerken / Öte yandan ahlaksızlığını sakladığını zannedenlerden
Namus sadece kadınlara özgü bir tanım değildir, tüm insanlığa sunulan bir tanımdır. İftira atmak, yalan söylemek, gıybet etmek, çalmak, dolandırmak, başka birinin karısına kızına sarkmak, sözünde durmamak, sadakatsizlık etmek cinsiyet ayrımı yapmaksızın namussuzluktur.
Cahilin zulmünün, zalimin zulmünden hiçbir farkı yoktur. Kadın kimseye emanet değildir, sadece kendine emanettir, namusunun da bekçisi kadının kendisidir, hiç kimse namusu kadın üzerinden tanımlayamaz. Namus her insan için uyulacak evrensel ahlaki bir kuraldır.
Bir Azerbaycan şiiri ile yazımızı taçlandıralım…Merhamet duygusu sende yoksa Tuttuğun orucun ne manası var? Sofranda yoksula yerin yoksa Bir ay aç kalmanın ne manası var? / Terazin tartıda ayrı çekerse, Dilin zehir gibi, kalp incitirse, Elin rüşvet alıp rüşvet verirse Kıldığın namazın ne manası var? /Yalandan ant içip alışveriş edenler, Avrattan habersiz eğri gidenler, Haksızdan pul alıp haklı edenler, O Hacc’a gitmenin ne manası var? /Haram pullarıyla villa dikenler, Yetimin hakkını bölüp yiyenler, Şer atıp birini bedbaht edenler, Ölünce Yasin’in ne manası var?/ Namaz da oruç da kolaydı gardaş, Vicdanlı olmaksa çetindi gardaş, Asıl, insan olmak lazımdı gardaş, Amelsiz Kuran’ın ne manası var….
YORUMLAR