Yağmurla karışık bir çay söyle kendine
Biriktirdiklerini döken bulutun mektubu uzun
Okuyamadıklarını okuduklarına say gitsin
Biliyorsun,kendi içine göçen dağların dili lal olur
Ne söyledik de anlaşıldı ki, sus gitsin
Büyüttüğümüz çiçekler saksıya sığımıyor neden
Topladık kendi ellerimizle kırılan dallarımızı
Gözyaşlarıyla suladık çiçeklerimizi hiç ağlamadan
Kendimizi öğüttük eski bir su değirmeninde
Tane tane döküldük,döndür çarkı ez gitsin
Duvardaki tabloda mavi yok neden
Mart başı toprağı döven yağmura inat gibi
Aç gözlü toprak,naz yapan güneş,patlayan tohum
Yorgun düşen saçlarımıza tüneyen göçmen kuşlar
İçimizde kanat kanat sesleri birikti sal gitsin
Hiç rolimiz yok bu çığırtgan kanlı savaşlarda
Pusulalardan sağ çıkmış bir can bir yorgun savaşçıyız
Tepemizde kılınç kalkan oynuyor hayat
Gardımızı aldığımız duvarlarımızı yıkıyor üstümüze
Yenilen pehlivan güreşe doymaz,havluyu at gitsin
Okunmamış mektuplar duruyor zulada
Yoksulluk,ayrılık,hasretlik bitmez hepsi sılada
Ölüm de dahil oluyor,nankörlükte aynı acıya arada
Ömrün sonuna doğru koşar adım kapanmaz yarada
Tedavülden kalkmış para gibiyiz yak gitsin
YORUMLAR